“Okulu bitirip de ne olacaktı?
Yalnız Nuriye’ye değil tüm hayata küsmüştüm artık…”
Annem bütün ısrarıma rağmen
Nuriye’ye dünür gitmeye razı olmuyor ve ekliyordu:
-Oğlum nereye gidiyorsun… Kızları
nişanlandı bile… Bu yaz düğünleri olacak…
Annemi razı edemedikten sonra
kimi razı edecektim ki? Bir gün beyaz eşya satan bir mağazaya
girdiklerini gördüm… Sanki sıradan bir başka müşteri gibi ben de
girdim mağazaya… Ne alacağımı ne soracağımı bilemeden, öylesine
girmiştim içeri… Hiç ummadığım bir şey oldu… Mağazada bir ara göz
göze geldik… Ben bakışlarımı kendisinden kaçırmak üzereyken, o
gülümsedi bana… Hayret hem de bana… Acaba bir rüyada
mıydım?
Gülümsemekle kalmayıp adımı
söyleyerek “nasılsınız?” diye hâlimi hatırımı sormasın mı? Sanki
oraya yığılacak gibi oldum… Ne de olsa aynı semtin çocuklarıydık.
Birbirimizi tanıyorduk… Ben tuhaf duygularla yutkunup “teşekkür
ederim” derken o sadece mahalle arkadaşı edasında devam etti
konuşmaya:
-İzmir’de üniversitede
okuyormuşsun. Başarılar diliyorum…
-Teşekkür ederim…
Ardından yönünü dönüp kendisiyle
birlikte gelenlerin peşinden yürüdü… Olduğum yerde çakılıp kaldım.
Artık binlerce cevapsız soru hücum etmişti beynime… Bu kız ne demek
istemişti? Yoksa o da beni seviyor muydu? Bunu bir mesaj olarak
algılayabilir miydim?
Okulların açılmasına bir ay
vardı… Aslında memlekette bir ay daha kalabilirdim. Ancak, sevdiğim
kızın gelin olmasını görmemek için bir ay öncesinden çekip gittim
İzmir’e… Sanki İzmir’e gitmiyor, memleketten kaçıyordum… Öylesine
yıkılmıştım ki başarıyla geçtiğim üçüncü sınıfta derslerin yüzüne
bile bakmaz oldum. Okulu bitirip de ne olacaktı? Artık hayata
küsmüştüm…
İlk iki yılda takdirle sınıf
geçen ben son iki seneyi tam dört senede bitirebilmiştim. Daha
doğrusu ben okumayı bırakmıştım da fakülte beni öylesine mezun
etmişti işte… Yıllar sonra, elimde bir diploma vardı ama sanki
deprem olmuş da bütün yakınlarımı kaybetmiş gibi yapayalnız hâlde,
öyle perişandım…
Hiçbir şey umurumda değildi…
Hiçbir şey beni ilgilendirmiyordu. Artık o benim değil ellerin
olmuştu… Ben ise gönlüme ondan başkasını asla
konduramıyordum…
Ne anam, ne babam, ne yakınlarım
ikna edebiliyordu beni… Bu hâlimin dilden dile dolaşıp bir gün onun
kulağına kadar gideceğini de düşünmedim doğrusu… Hem bu benim namus
anlayışıma da ters düşerdi. O artık bir başkasının hanımıydı ve o
artık bir anneydi… DEVAMI YARIN