“Bir hayal içinde kavruluyorken gönlüm, üşüyorum düşüncelerimin
soğuk gerçeğinde her gün...”
Yoğunlaşmak hayata veya kaybolmak yalnızlıkta… Aslında düşünüyorum
da tercih meselesi hepsi… Mutlu olmak da var olmamak da… Neticesine
katlanmak zorundayız… Rabbim hayırlara tebdil eylesin… Sonsuzluk
âlemine göçerken asıl göçen boşa geçen ömür var; yalnızlık ve
yorgunluk içinde… Ölümün baş döndüren sessizliğinde ötesini
düşünemiyorum bile. İnandığım bildiğim hâlde bir türlü havsalam
almıyor kabir hayatını, hele ki kıyamet ve ahireti…
Tembelliğimin cezası şiddetli bir tokat uğultusu geliyor kulağıma…
Allah muhafaza, henüz inmeden yanağıma, şimdiden şu tedirgin
hâlimle hâl çaresini aramam lazım.
“Ah vah”ların faydası yok… Telafisi var çünkü şimdi tövbe etmenin
gönül yapmanın… İçimden bağrı yanık şarkılar geçiyor. Kara sevda
bunun adı. Kimliği yok, hesabı yok. Keyif işi, bir kere kilitlendi
mi mümkün değil; açılmıyor ne içeriden ne dışarıdan…
“Geniş zaman, şimdiki zaman gelecek zaman, dili geçmiş, miş’li
geçmiş zaman… 'Merkul'un deyimiyle “zaman yok aslında” Maşallah
anlayamasam da bayılıyorum yazılarına… Dikkate aldığı sıra dışı
düşüncelerin farkındalığı anlam kazandırdı hayatıma…
Birçok tanıdık tanımadık sima geçiyor gözümün önünden… Okuldayken
sınıf arkadaşlarım, öğretmenler; evde komşular akrabalar, yakınlar
ruh sağlığında deli dolu insanlar… İşte göz göze gelmekten bile
çekindiğim akılsız başımın belası binlerce yaralı yürek… Ah tamir
etmek için hüner gerek… Belli ki onlar da benim gibi gönlüne
dokunmadan değil de beynine bilgi diye koyulandan bilmişler
eğitimlerini… Akıl niçin olmazların içinde? Akılsızlık da aynı
şekilde olmuyor mu böyle?
Sonra televizyondan, radyodan bildiklerim mesela… Telefonda da var,
hatta anlayamıyorum ya… Bir ben vardır bende benden başka yok…
Aldanıyorum dünyaya… Allah’ım affetsin cümlemizi…