“Doğal bir şey sandığımız siyasi
farklılık bazılarının canımıza kast etmesi için
yeterliymiş”
“Ben Zeynep binti Hizab
el-Uteybî; Irak’ın Tikrit vilayetinde doğup büyüdüm. Huyu güzel,
namuslu, çalışkan, pek sevdiğim biriyle evlendim. Şehrin en gözde
yerinde ev-bark edindim, gıptayla bakılan bir işim vardı.
Birbirinden üstün meziyetleri olan üç de evlat sahibi oldum. Çok
mesut, oldukça huzur dolu bir hayat sürüyordum. İstikbale dönük
daha çok yapacaklarımız vardı. Dünyayı gezip dolaşacak, torunlarımı
büyütüp okutacaktım… Canım evlatlarımla, olacak gelinlerimle,
doğacak torunlarımla ve bütün konu-komşularımla problemsiz,
sıkıntısız yaşayacaktım. Huzurla yaşayacak ve hiç üzülmeyecektim.
Daime gülecek, hiç somurtmayacaktım. Kin, nefret, intikam,
yalan-dolan olmayacaktı benim dünyamda. Strese girmeyecek, kimseyi
kırmayacak, kimseden de kırılmayacaktım… Daha neler
neler…
Neler düşünüyordum, ne
oldum!
Büyüklerimiz hep “Sabır, şikâyeti
terk, sıkıntı ve musibeti gizlemektir” diye
buyururlardı.
Sabredenlerden olmak için
çektiklerimi anlatmak istemezdim lakin ibret alınsın, bizim
düştüğümüz hatalara kardeşlerim düşmesinler diye
yazıyorum.