“Beş on dakika öylece kalan Kolbüken, mahcup ve
perişan hâlde kalkıp yanıma geldi...”
Köyümüzde hemen herkesin gördüğünde hâl hatır
sorduğu ama görmek ve görünmek istemediği adına "Kolbüken"
dediğimiz adamın köye dönüşte karşılaştığımız olayını anlatmaya
bugün de devam ediyorum...
İsmail adındaki genç, Kolbüken lakaplı yol
arkadaşımı atından indirip kolundan tutarak çalının kenarına
götürüp diz çöktürünce doğrusu çok endişelendim. Ama o öyle
yapmadı. Sonra da, sanki büyük bir adamın küçük çocuğa ceza verdiği
gibi, Kolbüken’in kulağından sertçe tutup bağırdı:
-Ben o zaman inekleri bahçene sokmamıştım tamam
mı?! Ve o domatesleri de hak etmemiştim!