“Hürmetimiz, sadece
muhabbettendi. Güzeller güzeli Canım Ruhat Teyze'm benim...”
Ben Ruhat Teyze'mi bundan tam on
beş sene önce on iki yaşındayken çok sevdiğim bir ablamın kına
gecesinde tanıdım. Onu anlatmaya ne kelimeler, ne de sayfalar
yeter. Anlatılmaz sadece yaşanırdı.
İstanbul'un tanınmış
mevlithanlarındandı. Bu âlemin insanı değildi. Başka âlemlerde
yaşıyordu. Tam bir Osmanlı kadını idi. Kalp gözü açıktı.
Mübarek bir insandı. Ferasetlerine çoğu kez şahit oldum. Kimsenin
evinde yatılı kalmaz, lafını kimseden esirgemez, doğru olanı her
yerde söylerdi.
Evlenen genç kızların ellerinden
tutarak dualarla getirirdi. Düğünlerimizin olmazsa olmazı, göz
bebeği, inci tanesiydi. Bir toplulukta birisi kendisini övdüğünde
iki mübarek eliyle yüzünü kapatıp, utanırdı.
"Siz bana telefon
edip 'Ruhat Teyze gel' deyin ben gelirim” derdi.