“Girsem mi girmesem mi derken adımımı attım içeri. Aman Allah’ım
bir de ne göreyim?”
Yaklaşık 15 sene önceydi. Ramazan günü babamla beraber iş
yerindeyiz. Kapıya birisi geldi. Adamcağızın elinde hastanede
çektirilmiş filmler vesaire var. Bildiğimiz dilenci kılıklı
biri.
Babam da o yıllarda sigara tiryakisi… -Çok şükür bırakalı şimdi on sene oluyor.- Oruçlu ve sinir katsayısı da hayli yüksek durumda.
Adamı kapıdan tam gönderecekken vazgeçti, çağırdı:
“Gel bakalım nedir onlar?” dedi.
Adam da boyun büküp “Çocuğum kalbi delik, durumumuz perişan, yiyecek bir şeyimiz yok” gibi şeyler söyledi. Babam da biraz sinirle bana “Yaz bunun adresini, telefonunu” dedi ve adama bir şey vermeden gönderdi... Neyse akşam oldu. İftarımızı açtık. Babam yine neşeli hâle gelmişti. “Şu adamın adresine bir bak bakalım. Al şu malzemeleri götür” dedi…
Arabanın bagajını erzak doldurduk. Ben genelde dikkat ederim erzak kolilerine çocuklar ya da anne için bir çikolata filan konulmaz. Oysa çocuk pirinci makarnayı ne yapsın? Bu düşünceyle etinden sütüne çikolataya kadar güzel bir yardım paketi hazırladık.