“Oruç tutmaya izin mi
isteyeceksiniz? Eğer öyle düşünüyorsanız ben de oruçlu
olacağım...”
Büyük dedem, eski paşalardanmış.
Seçkin bir maziye sahip bir ailenin çocuğu olarak, doğup büyüdüm...
Ailemin tek çocuğu olduğum için de el bebek, gül bebek
yetiştirmişler beni... Ancak, ailem, çevrenin de etkisiyle olsa
gerek, beni maddi yönden her türlü yeniliğe kavuşturdukları hâlde,
manevi yönden hiç mi hiç yetiştirmemişlerdi... Ben de bunun
farkında değildim... Annem babam kendileri ibadetlerini gayet
düzenli olarak yaparlardı ama nedense bana da ibadet yapmamı tembih
etmez, hatta bir defa olsun söylemezlerdi... Yıllar birer birer
geçip de. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden İnşaat Yüksek Mühendisi
olarak mezun olduğumda, bir müddet İstanbul dışında görev yapmak
durumunda kaldım... Gittiğim yer, İç Anadolu'da Sivas’ta bir
şantiye şefliğiydi... İnşaata şantiye şefi olmuştum... Kısa bir
zaman içerisinde, çalışan işçilere kendimi sevdirmiş ve
takdirlerini kazanmıştım... Ben de onları seviyordum... Göreve
başladığımın altıncı ayında Ramazan-ı şerif denk gelmişti. Doğrusu,
orucumu tutuyordum ama...