En son Ankara’da, kendi
okulumda öğretmenlik görevim sırasında da akşam vakitlerini boşa
harcamadım. İlk öce Akşam Sanat Okuluna gittim ve oradan mezun
oldum. Daha sonra daktilo kursuna yazıldım ve onu da bitirdim. Daha
olmadı Türk Amerikan Derneğine üye oldum ve açılan İngilizce
kursuna devam ederken doğu hizmetim dolayısı ile Aşkale’ye tayin
oldum. Epeyce ilerlettiğim İngilizcemle dernekten kitaplar getirtip
bir müddet çalışmaya devam ettim. Yurdun çeşitli yerlerinde
görevden sonra emekli olup eşimin memleketi olan Amasya’ya
yerleştim.
Avcılık merakım dolayısı ile
oranın avcıları ile tanıştım. Çok güzel bir muhitim (çevrem)
oluştu. Bu arada tanıştığım köylülerle ortak pancar ektirdim. Biraz
zahmetli olduğu için devam etmedim. Ancak aynı tanış köylü ile
ortak bir kamyon aldık. Bir iki senden sonra kamyonu ortağa
devredip ayrıldım.
Arkadaşlarla sık sık ava
gidiyordum. Avcılar kulübüne de üye oldum. O günlerde av
malzemeleri hemen hemen kara borsa idi. Hele barut almak son derece
zordu. Bayiler başbayiden kendilerine ayrılan barutu alabiliyordu.
Her şey doludizgindi. Bir gün arkadaşlar “Hüseyin abi,
aklımıza bir şey geldi. Malzemeleri şuradan-buradan pahalı pahalı
alıyoruz. Kulübün yanındaki boş dükkâna bir bayilik aç, şuna buna
para vermekten kurtulalım” dediler. Boş durmayı sevmeyen bir
tabiatım var.
“Bana yardımcı olursanız hay,
hay” dedim. Dükkânı kiraladık. Arkadaşlarım sağ olsunlar ellerinden
geleni yaptılar ve bismillah deyip dükkânı açtım. Açtım ama barut
meselesi bir dert oldu. Zaman geldi başbayiden hakkımız olan barutu
bile alamaz olduk.