“Doğum zamanı haber verirsiniz gelip çocuğumuza sahip çıkarız!”
diye karşılık verdim.
Oğlumun kayınvalidesi tedavi süreci bittiği için hastaneye filan
gidilmiyordu. Oğlum işten eve geldiğinde kokudan içeri giremiyor,
evde yiyecek yemek vs. zaten bulamıyordu. Buna rağmen yine de
kendini değil kendine emanet edilen karısını ve çocuğunun sağlığını
düşünerek anneye bir bakıcı tutmayı, karısının da son ayını bizim
evde tamamlamasını teklif etmiş. Karısı bunu kabul ediyor ama anne
ortalığı ayağa kaldırıyor:
“Hayır hayır! Ben torunuma beşik aldım. Bu hasta hâlimde
kızımdan başka kimsem yok. Ben ölünceye kadar burada kalacak!”
Ağzından köpükler saçarak bağırıyor. İşte tam bu sırada oğlum
çaresizlik içinde çırpınarak bana durumu bildirdi. Kalkıp kadına
gittim.
“Bizim eve yakın bir ev tutalım, orada kalırsınız. Bizim size çok
yardımımız dokunur. Senin evin beşinci katta, asansör yok. Seni
doktora götürürken bu çocuk çok zorlanıyor. Bak kardeşim bu evlat
hastalanır sana faydası da olmaz. Allahtan kork” dediğimde kadın
nefretle yüzüme bakıp;
“Hayır! Katiyen ben evimden çıkmam. Kızım bana bakmak
mecburiyetinde. Kocası da ona bakmakla mükellef, doğumu yakın. Siz
yardım edecekseniz buraya gelip edin” diye haykırdı.
Artık bende sabır ve merhamet kalmamıştı: