Bana “sen utanacak bir şey
yapmadın, sana bunları yapanlar utansın!” diyordun
mektubunda...
Benim bedenimi, senin bedeninden
ayırdılar. Peki, benim gönlümü, senin gönlünden nasıl ayıracaklar
İbrahim? Bunun için çok uğraştılar ama başaramadılar. Önce, rüşvet
teklif ettiler, konak, banka hesapları, itibar. Olmayınca tehdit
ettiler. Yine başaramadılar. Hakaret ettiler. O da tutmadı. Eziyet
ettiler. Baktılar “olmuyor” dediler, akıl hastanesine götürdüler.
Doktorlar beni dinleyince, “bu amansız bir aşka düşmüştür. Bizim
ilaçlarımız ve metotlarımız buna kâr etmez” diyerek geri
gönderdiler. Sonra eve hapsettiler beni. “Madem kabul etmiyor güneş
yüzü göremezsin” diyorlardı. Hâlbuki bilseler senin hayalinin
aydınlığı benim gönlümü her zaman ışıtıyordu. Hatta bana güneş
senin hayalini kıskanıyor gibi geliyordu İbrahim’im. Onlar güneşi
görüyor ama senin ışığını görmüyorlardı. En sonunda baktılar bu
sevda ile baş edemiyorlar, zorla beni Merik ile evlendirdiler.
Zorla ayırdılar beni senden… Artık kendimi sana layık görmüyordum…
Ve kimselere söyleyemesem de yüreğimde gönlümde bu utanç
ile...