“Lütfen zorluk çıkartmayın! İçeride Noter Bey var gidin onunla görüşün isterseniz amca!”
O gün de öyle telaşım var ki sormayın. Sanki her biri en önce
çözülmesi lazım birçok iş birden kafamda… Bir telefon ile hepsini
unutacağım aklıma gelmezdi. Telefondaki ses diyordu ki:
-Süleyman Amca sana bir iyi bir de kötü haberim var.
-Tövbe tövbe hayırdır yeğenim?
-Önce hangisini söyleyeyim.
-Çatlatma beni de söyle hepsini birden haydi çabuk!
-Hani senin şu devre mülkün vardı ya.
-Benim devre mülküm filan yok…
-Yok zannediyorsun, ama senin devre mülkün hâlen var… Hem de senin
üzerine resmen kayıtlı.
-Ya bana şaka yapma. Ben onu on beş sene öncesinden bir hayır
kurumuna devrettim.
-Tamam amca devretmek istemişsin ama o kargaşa dönemi senin
vekaleti bulamadılar mı ne olduysa devre mülkü devretmeye sıra
gelmemiş…
-Şaka mı yapıyorsun?
-Daha şimdi farkındayız. Dolayısıyla seni tekrar zahmete sokacağız
ama tekrar bir vekâlet çıkartmanı isteyeceğiz senden.
Şaşırdım kaldım. Ben de yıllardan beri öyle bir mülkümün olmadığını
sanıyorum. Meğer hayır kurumu işletiyormuş benim adıma ama devir
işlemi ha bugün ha yarın derken hep ihmal edilmiş.
Durduk yerde başıma bir iş çıkmıştı. E hâliyle konuyu çözmem
lazımdı. Saate baktım vakit müsaitti. Kalktım gittim yakınımızda
bulunan bir notere. Durumu anlattım, satış yapmak için vekâlet
vereceğimi söyledim.
Noter şöyle yüzüme baktı: