“Anladım ki bu hikmetlerle dolu
ilahi dengede benim araya girmem uygun değildi...”
Kelebeğin çırpınan kanatlarını
örümcek yeni bir ağ ile sarmaya başladı. Öyle ki hangi kanadı
çırpınıyorsa onun etrafını dolaşıp sarıyordu. Müthiş bir savaş
vardı tepemdeki merteğin üzerinde. Zavallı kelebek kundağa sarılmış
bebecik gibi kaskatı kalmıştı ağın üzerinde... Örümcek biraz
bekledi. Sanki dinlendi. Sonra kelebeği o hâlde yukarı çekmek
için harekete geçti. Kelebekten yukarıya doğru bir ağ atıp tekrar
aşağıya indi. Alt kısımda bağlı bulunan ağları kıpır kıpır kesmeye
başladı görünmez bir makas ile… Kelebeği yukarıya doğru
çekmeye başladı. Biraz sonra kelebek yine takıldı. Hemen bir düğüm
atıp tekrar aşağıya indi. Takılan yerleri kesip tekrar
yukarıya çekti. Bu bitmez tükenmez enerjiyle avını milim milim,
makaralı kaldıraç ile taşır gibi yukarı taşımayı başardı. Kelebeğin
sarmalanmış bedeni yukarıda zembille asılı gibi duruyordu şimdi.
Aman Allah’ım bu ne müthiş bir doğa mücadelesiydi? Kendisi tekrar
en tepeye çıkıp çekmeye başladı. Sanki bir vincin ucuna bağlı
yükü yavaş yavaş yukarı çıkarıyorlar gibi...
Örümcek avını yukarıya taşımayı
başarmıştı. Şimdi galiba ziyafet vaktiydi. Ama o esnada umulmadık
bir şey oldu. Kendisinden yaklaşık üç kat irilikte kocaman bir
örümcek peydah oldu nereden çıktı ise… Ağır hareketleri vardı ama
çok daha ürperticiydi. Küçük örümcek kadar ben de şaşırmış ve bir o
kadar da heyecanlanmıştım. İki örümcek karşılıklı olarak biraz
bekleştiler. Büyük örümcek ani bir hareketle küçük örümceğe doğru
hareketlenince küçük örümcek kaçmaya başladı.
Ufacık yerde, gözle zor görülecek
derecede incecik saydam ağ üzerinde bir ölüm kalım savaşı
yaşanıyordu. Sonuçta küçücük örümcek tam iki buçuk saat süren bir
çalışmayla avını yakalayıp yukarıya çekmişken bir kocaman örümcek
hiç zahmet çekmeden avı onun elinden alıveriyordu... Çok
üzüldüm. Çok canım sıkıldı. Yerimden ok gibi fırlayıp o büyük
örümceği oradan kovmak istedim. Elimde olmadan yaptığım bu
hareketle büyük örümcek kaçmıştı ama küçük örümcek de gözden
kaybolmuştu. Anladım ki hikmetlerle dolu ilahi dengede araya girmem
uygun değil...
Geri çekilip tekrar beklemeye
başladım. Çok zaman geçti aradan… O büyük örümcek tekrar meydana
çıktı. Küçük örümceğin sarıp sarmaladığı kelebeğe yapışıp emmeye
başladı. Küçük örümcek ise biraz sonra ağa takılan bir sinekle
yetinecekti... Dünya, gören gözler için nice hikmetler
âlemiydi…
Rumuz:
“Anılar”-İstanbul