Darbeciler, ülkedeki “demokrasi bakiyesi”ni de Köprü’den atmak,
Meclis’te bombalamak, tankla ezmek istedi.
Şimdi iktidara düşen; muhalefetle birlikte, o “bakiye”yi bu kez
samimiyetle, “demokratikleştirmek”tir.
Çünkü darbenin, darbecinin demokrasiyi bombalamak, tankla ezmek,
köprüden atmak istediği tartışmasız elbette…
Lakin iktidarın da o “bakiye”yi darbeden önce ne hale getirdiği
tartışmalı!
***
O demokrasiyi düştüğü yerden kaldırmak…
“Kendi ülkesini bombalayabilenler”e karşı Türkiye’nin elindeki tek
iyi ihtimal budur.
Sadece onlara karşı değil; birlikte, insan gibi, haysiyetle,
hakkaniyetle, hakikatle yaşayabilmemiz için de tek imkân.
İktidar 15 Temmuz gecesinden 16 Temmuz sabahına kadar gördüğünü
umarım görmeye devam eder.
Cumhurbaşkanı daha kısa süre öncesine kadar “darbeci” gördüğü bir
kanalı, CNN Türk’ü kullanarak “darbeye karşı sokak” çağrısı yaptı.
Oradaki, Habertürk’teki, başka yerlerdeki onca gazeteci darbeye
karşı yayın yaptı.
Havuz’da bulunmayan nice medya kuruluşu, muhalif olduğu için
“düşman” görülen nice gazeteci veya başkaları darbeye karşı tavır
aldı.
“Dokunulmazlıklar”la da kuşatılmış CHP, MHP ve HDP; Meclis’te aynı
kaderi paylaşarak darbeye karşı, sivil iktidardan yana tavır
koydu.
Cumhurbaşkanı ve iktidar; hep “darbecilik”le suçladıkları sosyal
medyayı da, klasik medyayı da, meydanları, sokağı ve direnişi de
“darbecilere karşı” kullandı ve yanlarında buldu.
“Darbeciler” toplumda, iktidarın kafadan suçladığı bir çok kesim
dahil, bir karşılık bulamadı; meydanda, sokakta zerre destek
olmadı.
Görüldüğü gibi “darbeciler” şu veya bu sivillerden ziyade yine
“asker içinden” çıktı.
“Darbecilik” hastalığı“kumpas” denip kapatılan TSK’da, darbeciliğin
köklü olduğu anlaşıldı.
İktidarın “yeni militer-demokrasi” formülü, “savaş tercihi” ve
“Askere yargı zırhı… Albaylara tazminat ve kadro kıyağı” gibi
politikalarla şekillenmişken hem de!