Yağcıların alayı onu alkışlıyor, gazetelerde çarşaf çarşaf
methiye düzmece yarışları yapılıyor, ekranlarda “Ben daha çok
övüyorum, yok hayır ben yalakalıkta en önde gidiyorum”
programlarının biri bitip diğeri başlıyor, dünyadan yağmur gibi
sıcak para yağıyor, kısacası her şey tıkırında gidiyordu.
Aynı menzile doğru yürüdüğü yol arkadaşı FETÖ’nün devleti ele
geçirmek için başlattığı cadı avı tüm hızıyla sürüyordu.
Henüz ufukta bir ihtilaf ve çatışma belirtisi de görünmüyordu.
Kibir sarhoşluğu, ayakları yerden öylesine kesmişti ki, bilgenin
şu meşhur nasihatına bile gülünüp geçiliyordu:
* * *
“Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize;
gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize,
yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom
ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize;
bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek,
şekillendirmek sana…