24 Haziran’dan bu yana yazmıyorum.
Israrla nedenini soruyor, yazmaya çağırıyorsunuz.
Değerli ilginize teşekkür ederek anlatayım:
Bu süre içinde bir yandan yüreğime oturan umutsuzluğu
yenmeye çalışıyor, diğer yandan da o geceden beri sizlerin de
zihinlerini kurcaladığına emin olduğum deli sorulara cevap bulmaya
çalışıyorum.
Bu amaçla biraz geriye dönüp 30
Mayıs tarihli yazımın bazı bölümlerini hatırlatıyorum.
* * *
“Seçim günü görevliler, sabah 06.00’da sandık başında
olacaklar. Tüm oy pusulaları ve zarfların sandık kurullarınca
mühürlenmesini sağlayıp, oy verme işlemini gün boyu gözleyecek ve
sandıklar kapandıktan sonra da ıslak sayım tutanağının bir
fotoğrafını çekerek, ortak bilişim merkezine
gönderecekler.
Diyelim ki sistem kusursuz işledi ve
yurt sathındaki tüm sandıklardaki görevliler, mükemmel bir çalışma
sergileyerek ıslak tutanakların görüntülerini merkeze geçtiler.
Peki bu durumda seçimin kaderi tamamen güvence altına
alınmış olacak mı?
Maalesef hayır!
Nedenini anlatayım:
Biliyorsunuz daha önceki seçimlerde YSK, resmi sonuçları
kendi internet sitesinden açıklamaya başlayıncaya kadar medyanın
sonuç yayımlamasını yasaklar, ancak bu yasağa hiçbir kuruluş
uymazdı.
Yine öyle olacak!..