Dostlarımın, sevdiğim, saydığım ve bende unutulmaz anıları olan
insanların vefatlarından sonra telefon numaralarını rehberimden
silmeye yüreğim elvermez, elim bir türlü “sil” tuşuna gitmez!..
Dün gelen bayram tebriklerini okurken bu duyguyu bir kez daha
yaşadım. Çünkü onlardan biri hastalarının “Kolsuz
Agop” olarak tanıdıkları, geçen yıl kaybettiğimiz
Prof. Dr. Agop Kotoğyan’ın silmediğim telefon
numarasından geliyordu. Ailesinin güzel dileklerle dolu mesajını
okurken, ikimizin de yetiştiği eski Samatya’nın görüntüleri,
gözlerimin önünden geçmeye başladı.
* * *
1938 yılında İstanbul’a göç ederek Samatya’ya yerleşen yoksul
bir ailenin ilk çocuğuydu. Bu nedenle daha ilkokulda okurken,
semtten büyüklerine ait bir gümüş atölyesinde çalışmaya
başlamıştı. Sıcak, çok sıcak bir yaz günü, gümüş kalıpları
plaka haline getirmek için kullanılan presin silindiri önce iş
önlüğünü, ardından da kolunu kapmış, el ve kolu, ta omzuna kadar
ezilerek un ufak olmuştu.
Doğduğu Cerrahpaşa
Hastanesi’ne vardığında doktorlar, ‘Bu çocuk
yaşamaz’ demişlerdi. Ameliyat sonrası günlerce komada
kalmış, tüm ümitlerin söndüğü bir gün, mucizevi biçimde gözlerini
açıp, hayata yeniden tutunmuştu. Bu onun Cerrahpaşa’da
dünyaya ikinci kez gelişiydi!