CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın eğitim ve kültür alanında yaptığı
‘özeleştiri’ önemlidir. Şöyle diyor:
“Ülkemizin geçtiğimiz 14 yılda yaşadığı büyük dönüşümün en zayıf
halkalarını ne yazık ki eğitim ve kültür oluşturuyor. Bu konularda
hayal ettiğim düzeylere ulaşamamış olmamızdan fevkalade
müteessirim. Bu bir özeleştiridir ama gerçektir.”
Bu sözler üzerine siyasi polemik yapmak mümkün. Fakat ben aşırı
siyasallaşmanın eğitimde kaliteye, kültürde gelişmeye zarar
verdiğine inandığım için bunu yapmayacağım.
İktidarın niye bu iki alanda başarısız kaldığının objektif olarak
analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
ÜNİVERSİTE YAPMAK!
Sosyal bilimlerin ve ekonominin genel kabulüdür: Maddi kalkınma bir
ölçüde kolay ve nispeten hızlı olabilir, fakat eğitim ve kültürel
gelişme öyle değildir.
Muhteşem bir üniversite binası, bir kültür sarayı yapabilirsiniz
ama içinin bilimle ve kültürle dolması kolay değildir. Hem zaman
hem özel dikkat ve teşvik gerektirir.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı’nın sözleri anlaşılabilir niteliktedir.
Nitekim BM “insani gelişme indeksleri”nde Türkiye’nin sırası, daima
ekonomi sırasının altındadır.
Eğitim ve kültürün gelişmesiyle insani kalitenin yükselmesi için
esaslı bir birikim, vizyon ve öncelik sıralaması gerekir.
AK Parti’nin “altyapı” politikalarında görülen ön hazırlık ve
perspektifi eğitim ve kültür politikalarında yok.
Her bakan bir şeyler yapmak istedi; zikzaklar çizildi. Hayati
soru şudur: Niye böyle oldu?
NEREDEN NEREYE?