Hürriyet gazetesini basarak cam çerçeve indirenlerin başlarındaki kişilerin kullandığı kavramlardan biri de ‘ümmet coğrafyası’ idi.
Politikacılar daha yumuşak ‘gönül coğrafyamız, medeniyet
coğrafyamız’ gibi kavramlar kullanıyorlar.
Arap Baharı’nın hazin sonuçları görülmeden söylenen ‘Yüz yıllık
parantezi kapatıyoruz’ sözü de aynı heyecanın ifadesiydi.
Hayatımda derin hisler yaşadığım ziyaretler Endülüs’tür, Lahor’daki
Badşahi camisidir, Semerkant’ta İmam Buhari türbesidir. Elbette
Şam’daki Selahattin Eyyübi’nin türbesini ziyaret edip Fatiha
okumak, iki rekât namaz kılmak isterim.
Bunlar manevi ve kültürel dünyamızla ilgili duygulardır. Fakat
siyaset konusu olabilir mi? ‘Ümmet coğrafyası’ diye bir dış
politika olabilir mi?
YAVUZ SELİM TARTIŞMASI
Dün Ertuğrul Özkök’ün yazısında okudum. Mısırlılar Kahire’deki
‘Selim-i Evvel’ (Birinci Selim) caddesinin adını
değiştiriyorlarmış.
Mısır’da benzer bir tartışma 114 yıl önce yaşanmıştı.
17 Mart 1904’te Mısır’da Jön Türklerin çıkardığı ‘Türk’ gazetesi,
Mısır’ın fetih yıl dönümü münasebetiyle Yavuz’un resmiyle birlikte
uzun bir yazı yayımlamıştı.
Yazıda büyük âlim İbn Kemal’in Yavuz’u ‘ikindi güneşi’ne benzeten
şiiri de bulunuyordu, yani ömrü kısa fakat gölgesi (etkisi)
büyük.
Gazete bütün Müslümanların bununla iftihar etmesi
gerektiğini de yazıyordu.
Fakat tarihçi Şükrü Hanioğlu, Arap basınının o zaman buna büyük
tepki gösterdiğini belirtir: ‘El Menar’ dergisinde modernist
İslamcı Reşit Rıza da ‘Türk&rs...