BAŞBAKAN Binali Yıldırım, Meclis’e sundukları başkanlık
sistemini savunurken şöyle diyor:
“Efendim, bu başkanlık sistemi kimin sistemi? Hiç kimsenin sistemi
değil. 600 yıllık Türkiye’nin, Türk milletinin yönetim geleneğinin
bir sonucudur.”
Fakat Osmanlı tarihinin bütün aşamalarında, bugünkü başbakanlığın
bir bakıma karşılığı olan veziriazam ve sadrazam vardı.
Padişahlardan güçlü sadrazamlar az değildi üstelik.
Reformist Sultan II. Mahmud modern kabine sistemini başlatmıştı, bu
parlamentarizmin habercisiydi. Meşrutiyet’te ve Cumhuriyet’te
gelişerek modern şeklini aldı.
Halbuki başkanlık sisteminde başbakan ve kabine yoktur.
TARİHİN ÖNEMİ
Hangi sistem olursa olsun çağımızda konuşulması gereken temel
prensipler kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge ilkeleridir.
Peki, tarihin önemi yok mu? Elbette var: Tarihe husumet veya
hamasetle değil “gelişimin yönü”nü araştırma gözüyle bakmak her
konuda zihin açıcıdır.
İşte, Osmanlı tarihinin gelişimi “kabine sistemi” yönünde olmuş,
parlamenter sistemi oluşturulmuştur.
Üniter devlet de tarihi gelişimin eseridir. Başbakan da bu konuda
haklı olarak Cumhuriyet’e referans yapıyor. Eyalet sisteminin
olamayacağını belirterek “Cumhuriyette üniter yapıyı kurduk” diyor.
(4 Ocak)
Halbuki “çözüm süreci” döneminde “Osmanlı’da eyalet sistemi vardı”
diyerek referans yapılıyordu.
Görülüyor ki bugün işe yarayacak kanıtlar devşirmek amacıyla tarihe
bakmak çok yanıltıcı olabilir. Gerekli olan, tarihin gelişimine
bakmaktır.
KOÇDEMİR’İN KİTABI
Bu noktada Dr. Kadir Koçdemir’in “Milli Devlet ve Küreselleşme”
adlı akademik kitabından bahsetmeliyim. (Ötüken Yayınları,
2004)
Hatırlayacaksınız, MHP Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir, iktidarın
önerdiği sistemi eleştirerek ret oyu vereceğini açıklamış, bu
yüzden iftiralara maruz kalmıştı.