DİYARBAKIR Baro Başkanı merhum Tahir Elçi'nin ve polis memurları Ahmet Çiftaslan ile Cengiz Erdur'un çatışmada katledilmelerini derin bir üzüntü ve endişeyle karşıladım.
Derin bir üzüntüyle, çünkü bir insan, bir hukukçu öldürüldü. Kürt siyasi hareketinde “Operasyon istemiyoruz” demekle kalmayıp “Savaşlar, çatışmalar,
silahlar istemiyoruz” diye de konuşan
bir insan, bir hukukçu...
İki polis ise orada insanları korumak için görev yapıyordu.
Derin bir endişeyle, çünkü, ‘duygusal kopuş’ denilen vahim gidişe
bir kan lekesi daha düştü! Körüklemek için hemen Elçi’yi ‘devletin
öldürdüğü’ imasıyla tahrikçi açıklamalar yapıldı.
Ya çatışmada bir kör kurşunun isabetiyle hayatını
kaybetmişse?!
Hatta bu kurşun bir PKK’lı teröristin silahından çıkmışsa?!
Ya da ‘siyasi suikast’ ise?!
Sağduyu ve hukuka saygının gereği, peşin hükümden kaçınmak, acıları
paylaşmak ve delillerin bulunmasını, katilin cezalandırılmasını
takip etmektir. Meclis kürsüsünde peşin hükümlü ve kışkırtıcı
konuşmalar yapmak hele de bir hukukçuya hiç yakışmadı.