TARİKAT ve cemaatlerle ilgili dünkü yazı üzerine bir okuyucunun sorusu, “din” ile “bilgi” arasındaki ilişki bakımından önemliydi.
Yazımda kentleşme ve eğitimin din kültürü üzerindeki etkileri
konusunda James Beckford’un bir kitabını tavsiye etmiştim.
Okuyucum şöyle diyordu:
“James Beckford ALLAH’ın Yüce Dini İSLAM’ı ne kadar biliyor da o
yüce dinden kitabında bahsediyor.”
Halbuki Beckford’un kitabı İslam dini hakkında değil, “İslam
toplumları”nın kentleşme, sanayileşme gibi sosyolojik faktörlerden
nasıl etkilendiğiyle ilgilidir.
Bu, dini bir konu değildir. Bu alandaki bilgilere tefsir, hadis,
kelam kitaplarını okuyarak değil, sosyolojik araştırmalarla
ulaşılabilir.
DİNİN SOSYOLOJİSİ
Toplumsal din kültürü, sosyolojiyle yakından ilgilidir. Kuran-ı
Kerim’de şehirlilerle bedevilerin kavrayışlarının farklı olduğu
belirtilir, şehirliler takdir edilir.
Büyük sosyolog İbn Haldun fıkhi mezheplerden bazılarının şehirli,
bazılarının bedevi nitelikli olduğunu anlatır, sebeplerini
araştırır.
Çağımızda ise “modernleşme dinamikleri”nin din kültürleri
üzerindeki etkilerini araştırmak hayati derecede önemlidir.
“Modernleşme dinamikleri” yani dindarların da benimsediği
matematik, fizik, iktisat, işletmecilik gibi bilgilerin kentleşme
ve eğitim sürecinde yaygınlaşması ve hayatta şu veya bu ölçüde
uygulanması...
Anlayışların böyle bir toplumda yağmur bekleyen geleneksel tarım
toplumundan çok farklı olması kaçınılmazdır.
Bunu araştırmak herhangi bir dine mensup olmayı değil, Max Weber’in
öncülük ettiği sosyolojik metotları bilmeyi, uygulamayı, teorisini
geliştirmeyi gerektirir.
BİLGİYE AÇIK OLMAK
Tarihi İslam düşüncesinde de “akli ilimler, nakli ilimler” ayrımı
vardır. Çağımızda akli ilimler alanı çok genişlemiş, dahası
“...