Konuya “din-laiklik” gibi yahut “şanlı atalarımız” ve “Batı
taklitçiliği” gibi klişeler açısından bakmak, iki taraf için de
siyasi ezberlerden öteye geçmez. Düşünülmesi gereken çok soru
var:
Osmanlı’nın hiçbir döneminde bilim, hatta dini bilimler bile, İslam
medeniyetinin 12. yüzyıla kadar olan parlaklığına ulaşamadı.
Neden?...
Batı ortaçağında kiliselere bağlı özerk üniversiteler evrimleşerek
modern üniversitelere dönüştü, tüzel kişiliği olmayan medreseler bu
evrimi gösteremedi.
Neden?...
Atatürk zamanında 1933 reformu ile Darülfünun’dan modern
üniversiteye geçildi, fakat beklenen sonucu vermedi. Neden?...
İSLAM MEDENİYETİ
İslam’ın parlak devirlerinde “akli ilimler”in nasıl geliştiği
konusunda merhum Hilmi Ziya Ülken Hocamızın “Uyanış Devirlerinde
Tercümenin Rolü” kitabını muhakkak okumak lazım.
Günümüzde Prof. Bekir Karlığa’nın “İslam Düşüncesinin Batı
Düşüncesine Etkiler” adlı kitabını tavsiye ederim.
Eski Yunan, Hint, Süryani eserlerinin tercümesi Müslümanlarda
düşünceyi ateşlemiş, büyük İslam medeniyeti doğmuştu.
Fakat İslam dünyasında medresenin müfredata almayıp unuttuğu İbni
Sina, İbn Rüşd, Farabi gibi filozoflar hemen Latinceye çevrilip
Avrupa’da okunmaya başlamıştı. Tarihçi Claud Cahen şöyle yazar:
“Batı dünyası İbni Sina ve İbn Rüşd ile düşünmeyi öğrenmiş olduğunu
asla unutmamalıdır... Kurtuba Camisi olmadan Fransa’da Le Puy
Katedrali tasarlanamazdı.”
OSMANLI MEDRESESİ
Fakat Anadolu Selçukluları kurulurken bile bu ilim ve fe...