Dinsel olsun, pozitivist olsun, dogmatizm.
Tarihçi Mete Tunçay, 1980’lerde “Türkiye’de bütün akımlar
dogmatiktir” demişti; çok değişmedi.
Siyasi hayatımıza ideolojilerin ağır bir surette hükmetmesi ve
bağımsız düşüncenin cılız kalması da aynı problemin diğer bir
tezahürüdür.
Yargı gibi bilim hayatımız da “el değiştiriyor” ama kendi
kurallarıyla bağımsız halde ayakta duran bir kurumlaşma düzeyine
yeterince ulaşamıyor.
‘SEKÜLER BİLİM ÇEVRESİ’
Saygın tarihçilerimizden Prof. Zafer Toprak, Kübra Par’a verdiği
mülakatta ”Seküler bilim çevresi Şerif Mardin’e haksızlık etti”
diyordu. (Haber Türk, 10 Eylül)
Toprak, bu sözleriyle Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) üç defa
ısrarla Şerif Mardin’in üyeliğini reddetmesini eleştiriyordu.
Prof. Toprak da “seküler bilim” insanıdır fakat çok iyi tarihçi ve
sosyal bilimci olduğu için, sosyal bilimlerdeki görüş ve teori
zenginliğini gayet iyi bilir.
O dönemde TÜBA’nın üyeleri olan iktisat tarihçisi Prof. Şevket
Pamuk ve Siyaset Bilimci Metin Heper de Şerif Hoca’nın üyeliğini
savunmuşlar, gerekçelerini akademik olarak ortaya koymuşlardı.
“Fen bilimleri”ne mensup üye çoğunluğu Şerif Hoca’nın üyeliğini
ısrarla reddetmişti.
TÜBA’NIN AYIBI
Bir rivayete göre, Mardin’in üyeliğinin reddedilmesinin bir sebebi,
uluslararası “bilimsel atıf indeksleri”ndeki puanının yetersiz
olmasıydı.
Bu doğru değildir. Şerif Hoca’nın uluslararası “atıf
indeksleri”ndeki puanı toplam 6283’tü; altı bin iki yüz seks...