ANADOLU 26 Ağustos 1071’de Malazgirt zaferi ile vatanlaşmaya, vatanımız olarak kurulmaya başladı.
30 Ağustos 1922’de kurtuluşunun “Büyük Zaferi”ini kazandı.
Malazgirt’ten hemen on beş yıl sonra Kutalmış oğlu Süleyman Şah
İznik’i başkent yaparak Anadolu’da ilk Türk devletini kuracak,
yirmi yıl sonra I. Kılıçarslan İznik yakınlarında Haçlı ordusunu
mağlup edecekti.
Yahya Kemâl’in belirttiği gibi kuruluşla kurtuluş arasında
yaşadığımız “bin yıl” zaferleriyle ve mağlubiyetleriyle, kudret ve
ıstıraplarıyla “millet” olmamızı yoğurdu; devlet, bayrak, vatan
duyguları gelişti.
Aşiretler topluluğu olarak kalmaktan böyle kurtulduk; Ortadoğu’dan
farkımız budur.
TAARRUZDAN ÖNCE DİPLOMASİ
30 Ağustos 1922’deki “Büyük Zafer”in hikmeti bütün bu değerleri
harekete geçirmiş, organize etmiş, ordulaştırmış, rasyonel sevk ve
idaresini, diplomasisini başarmış olmasıdır.
Milli Mücadele bir vatanseverlik ve kahramanlık destanından ibaret
değildir. Aynı zamanda bir örgütlenme, bir lojistik, bir rasyonel
planlama ve diplomasi zaferidir.
Bütün Milli Mücadele boyunca izlenen “düşmanı azaltma” amaçlı
diplomasinin çok çarpıcı bir örneği Sivas Kongresi bildirisinde
İtilaf
Devletleri’nin değil, sadece Yunanistan ve Ermenistan’ın işgal
politikalarının “düşman” olarak tanımlanmasıdır.
Mustafa Kemal sadece Meclis’teki birkaç gizli oturumda İngiltere’yi
“en büyük düşman” olarak niteledi. En hamasi konuşmaları yaparken
diplomasi dikkatini hiç kaybetmedi.
MİLLİ MÜCADELEDE DİPLOMASİ
Düşünün ki Sakarya Savaşı’nda Yunan ordusu yenilmiş,
Eskişehir-Afyon hattına çekilmiştir. Oradan İzmir’e kadar işgal
altındaki topraklarımızda “özerk...