Yıl 1920.
Günlerden 24 Nisan.
Mustafa Kemal Paşa Ankara'da Meclis kürsüsünde.
İçinde bulunduğumuz durumu iyi anlamak gerekir ki yolumuzu doğru
çizelim.
Bu uzun konuşması da 1927 Nutuk'u gibi bir muhasebedir.
Üç devrede anlatır.
-Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı günden, yeni bir yolun
başlangıcı Erzurum Kongresi'ne kadar olan süreç;
-Erzurum Kongresi'nden sonra 16 Mart, yani İstanbul'un düşman
tarafından işgal edildiği gün başka bir aşamadır.
-16 Mart'tan sonraki süreçte Meclis'in Ankara'da açılması aslında
bir son nokta ve Türk devriminin ilanıdır.
Kürsüden devrimin yolu ilan edilir.
Adı tartışılır.
Karar verilir.
Büyük Millet Meclisi.
Kürsüde söz artık milletindir. Söz Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa Kemal Paşa'nın olacaktır.
“Bugün saltanatın payitahtı ve İslami hilafetimizin merkezi olan
İstanbul düşman donanması topları ve işgal kuvvetleri altında,
düşman polis ve jandarmasının fiili müdahale ve iştiraki altında
bulunuyor.
“Matbuat İtilafçılar tarafından denetim altında, şahsi ve
toplumsal haklarımız bunların baskısı altında, muhterem kabine
erkânına varıncaya kadar giren ve çıkanlar yabancı muayene ve
teftişine tabi bulunmaktadır. Bütün manası ile saltanat ve
hilafetin payitahtı kuşatma altında olup hâkimiyetimiz burada
manen ve fiilen geçersizdir.
“Buna bir de Rum ve Ermenilerin hükümeti tanımamalarını ve
İtilaf devletlerine dayanarak adeta isyan halinde ve birtakım
fesatçı teşkilatta bulunduklarını ilave edersek payitahtımızın
içinde bulunduğu acı vaziyeti ve tehlikeyi tamamen vasıflandırmış
oluruz.
“Dolayısıyla bütün bu haksız muameleleri ve halleri tafsil ve
izah ile Avrupa'dan cihan kamuoyundan hak ve adalet talep edecek ve
teminine çalışacak olan Milli Meclis'in İstanbul'da vazife
yapmasına bizce imkân tasavvur olunamaz.”
Nokta!
Devam edilir. Esas görev şimdi başlar.
“Efendiler! Bir millet mevcudiyeti ve hakları için bütün
kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi kuvvetleriyle alakadar olmazsa,
bir millet kendi kuvvetine dayanarak mevcudiyet ve bağımsızlığını
temin etmezse, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Milli
hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız buna pek güzel
delildir. Bu sebeple teşkilatımızda Kuvayi Milliye'nin etken ve
milli iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir. Bugün,
bütün cihanın milletleri yalnız bir hâkimiyet tanırlar: Milli
hâkimiyet...”
Nokta!
Görev bitmemiştir.
“Efendiler! Milli teşkilatımızın bugün takip ettiği gaye vatanın
parçalanmaktan ve milletin esaretten kurtarılmasına yöneliktir.
İnşallah yakın zamanda milli teşkilat bu gayenin elde edilmesiyle
üstlendiği vatani vazifesini yerine getirecektir.
Fakat vazifesini tamamlamış sayılacak mıdır? Bence bundan sonra da
pek mühim vatani ve milli vazifemiz vardır. Bunlar arasında olmak
üzere, dahili ahvalimizi ıslah ile medeni milletler arasında faal
bir uzuv olabileceğimizi fiilen ispat etmek lazımdır. Bu gayede
muvaffak olmak için siyasi mesaiden ziyade toplumsal mesaiye
ihtiyaç vardır. Milli teşkilatımızın böyle bir gaye için nasıl
bir şekil alması lazım geleceğini şüphesiz milletimizin genel
emelleri tayin ve tespit edecektir.” (Ataürk'ün Bütün Eserleri,
cilt. 8, s. 31-92.)
Görev devam etmektedir.
Yolumuz açıktır.
Her günümüz bayram olsun!
“-Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Türkiye'nin önemli
müttefiklerinin arasında yer almaktadır. ABD ile ülkemiz arasında
derin, çok yönlü ve köklü bir işbirliği mevcuttur. Partimiz bu iş
birliğinin eşit, saygın, egemen iki ülke ilişkileri olarak
geliştirilerek devam etmesini arzu etmektedir. ABD ve Türkiye'nin
birbirleri için güvenilir ortaklar ve müttefikler olması
gerektiğini düşünüyoruz.
“-Türkiye ile ABD'nin önemli ikili iş birliği projelerini
gerçekleştirebileceği, her iki tarafın refahını ve güvenliğini
sağlayacak ortaklıklar oluşturabileceğine inanmaktayız. İlişkilerin
de bu yönde gelişmesi için samimi ve somut çabalarımızı ortaya
koyacağız.
“-Ortadoğu’da sınırların sarsıldığı, devletlerin çöktüğü,
toplumların dağıldığı bir dönemde jeopolitik ve demografik kara
deliklerinin oluşmaması için Türkiye ve ABD ortak politikalar
geliştirmek durumundadır. Aksi bir süreç ve gelişme her iki
tarafında yüksek menfaatlerine ağır zararlar verme potansiyeline
sahiptir.
“-ABD ile ikili ilişkilerimizin yanında NATO çerçevesinde de yakın
ilişkilerimiz vardır. Birimize yapılmış saldırı hepimize yapılmış
anlayışını temel alan NATO bünyesindeki ilişkiler Türkiye'nin
savunma-güvenlik ve dolayısıyla dış politikasını etkileyen bir
unsur olduğunu, bunun Türk-Amerikan ilişkilerine olumlu katkı
yapması gerektiğini düşünmekteyiz.”
Zafer Partisi'nin programında ABD ve NATO'ya bakışları böyle.
Kurda kuzuyu emanet edeceklermiş.
Kalemiz kalecisiz kalacakmış.
Bu memleketi sahipsiz mi sandınız!
Değil siz, küçüklü büyüklü topunuz gelse başaramazsınız!
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar:
“Yunanistan uluslararası anlaşmalara aykırı olarak 23 adadan
16'sını silahlandırmış vaziyette. Bu aleni bir ihlal, hukukun
temelden, kökünden ihlali. 'Bunu konuşmayalım' diyorlar. Niye? Eğer
uluslararası hukuka uyacaksak buradan başlamak lazım."
“Kıbrıs bizim milli meselemiz. Tek çözüm egemen, eşit, bağımsız iki
devlet. Bunun dışında herhangi bir çözüm olmadığı, olamadığı bu 50
yıllık süreçte görülmüştür. Türkiye, Kıbrıs'ta barışın, huzurun ve
güvenliğin teminatı olmuştur, olmaya devam edecektir.”
Yakında o da olacak! Akdeniz ve Karadeniz huzur bulacak.
Dünyayı en çok kirleten kim?
Yüzde bir nüfusa sahip olan Batı devletleri.
O da yetmiyor.
Ukrayna-Rusya savaşını uzatıp, devletleri "yeşil enerji"ye geçmeye
zorlamayı düşünüyorlarmış. "Yeşil enerji" baskısıyla, 10 yıl
içerisinde devletleri ve halkları trilyonlarca dolar daha
borçlandıracaklarmış.
Otoyollarda hız limitlerinin düşürülmesi, büyük şehirlerde toplu
taşımanın öne çıkarılması, tek-çift plaka uygulaması, arabasız
pazar günleri gibi uygulamalar yer alacakmış...
Rusya'ya muhtaç değiliz diyeceklermiş
En başta kendi sanayicileri ve üreticileri itiraz ediyor
duruma.
İşleri zor.