Bayramlarda, tatillerde bazen arkadaşlar sorar: “Nereye
gidiyorsunuz” “Evime gidiyorum” demek pek hoşuma gider. Ne zamandır
zaman bulamadığım bir işi yapmak, çocuklarla buluşup özellikle
Mercan’la birlikte diyelim müze gezmek, sonrasında yaramazlıklar
yapmak, gülmekten yerlere yatmak... hele de İstanbul; o koca
kalabalık kent bize kalmışsa nasıl da keyiflidir.
Yarın yılbaşı. Şimdi benden klasik “tombala” filan muhabbeti
beklemeyin... artık öğürtü geldi... Elimden gelse
Eminönü’ndeki “Nimet Abla gişesini” yılbaşlarında
kapatacağım, “gazeteciler” oradan “yaşlı teyze taa şuradan gelmiş,
iki buçuk saattir kuyrukta bekliyor...” haberlerini yapamasınlar
diye... kurban bayramlarında dana kaçtı.. kasap elini kesti...
gibi... ya da “neydi o eski bayramlar, biz çocukken...
hayıflanmaları... gibi...
Hep geleceğe bakmak istiyorum.
Arkama bakmak, dizimi dövüp yakınmak hiç bize göre değil.
Tıpkı 12 Mart darbesinin en karanlık günlerinde Yıldırım Bölge
Cezaevi’nde yaptığımız gibi. Bir yılbaşı sofrası hazırlamıştık.
Görecektiniz. Patatesimiz vardı. Haşlama. Behice (Boran) Abla’nın
safrakesesi nedeniyle diyeti var. Ben de bir açlık grevi sırasında
mide kanaması geçirmişim. Karavana yiyemiyoruz. Havalandırma
sırasında ocak veriyorlar, patates pirinç haşlıyoruz.
Müthiş bir olanak.
Pasta bile yaptığımızı daha önce anlatmıştım galiba.
YILDIRIM BÖLGE CEZAEVİNDE YILBAŞI
Bir yılbaşı. Patatesi ezdim, soğan ve limon zeytinyağınla güzelce
yoğurdum. Özel gün, öyle dümdüz tabağa koymak olmaz. Başı gövdesi
kocaman bir tavuk yaptım. Zeytinden gözleri havuçtan gagası,
kıvırcıktan kanatları bile vardı. Meyve salatası, yoğurtlu
çeşniler... Ama aman dikkat fazla harcamayalım. Dışarı çıkacağız.
Lazım olacak.
Türkülerin sesi hâlâ kulağımda...
Orada biriktirdiğimiz, harçlıklardan arttırdıklarımızla Yelken
Matbaasını satın almıştık.
Elinizdeki gazetenin ninesi!
Eğilin koklayın gazetenizin yapraklarını.
Mis gibi o günlerin rüzgarı...
Yılbaşının hep gülümseyerek anımsadığım bir özelliği de vardır.
Maaşlarımızı idareden hep son dakika verirlerdi. Ancak denkleşir.
Piyango bileti almak için paramız 31 Aralık’ta elimize geçer. Hep
“kaldı mı... kaldı mı...” diye bayi bayi dolaşmışlığım çok
olmuştur.
Bu yıl da geleneği bozmadılar. :)
BULAŞIK MAKİNEMİZ
Bir de ya çıkarsa sporları vardır. Cağaloğlu yokuşunu çıkarken
kendimize “bulaşık makinesi parasını” ayırıp kalanıyla günlük
gazete hayalleri kurduğumuz İkibine Doğru’lu günler... Bak işte
oldu! Olmaz olmaz demeyin. Piyango çıkmadı ama sizler varsınız, bu
milletin gönlü, geleceğe ilişkin umutları zengin mi zengin!
Hayallerimizi hep gerçek yaptınız.
Böyle bir millet en büyük piyango diye düşünmüşümdür.
En büyük şans.
1978’den sonra 1993’te günlük olduk. 2011’de bir kez daha... Ha
bulaşık makinesini soruyorsanız, 80’lerin sonunda Doğu Perinçek
tahliye olduğunda siyasi hakları yoktu. Ben çalışıyorum; o evde.
İşbölümü yaptık. Bulaşıkları yıkamaya kendi gönüllü talip oldu.
Bir, iki, üç derken anasının yüreği “toplumda değer yargılarını
değiştirmeyi siyasi faaliyet kapsamına alan el kızı” :) :) gibi
değil elbette; dayanamadı... bize armağan bulaşık makinesi
almışlardı. Nur içinde yatsınlar...
O da gerçek oldu!
Ne kaldı geriye?
ANLATSAM BAYILIRSINIZ
Evle ilgili düşünüyorum... düşünüyorum..
Sağlık olsun, tadımız bol olsun... İnanın laf olsun diye
söylemiyorum, “aman ne gözü tok” desinler de alkış tutsunlar da...
beni tanıyanlar öyle “beyaz” bile olsa yalancıktan yapamayacağımı
bilirler... başka bir eksik gelmiyor aklıma.
Amma yok mu şu Aydınlık, yok mu Ulusal Kanal.. radyosu...
Partisi... Benim güzel vatanım! Kocaman ailem Vatan Partisi!
Ne hayaller! Yetmiyor, bitmiyor...
Bir çıksa!
Neler neler...
Anlatsam bayılırsınız.
Olmaz mı?
Olacak!!
Daha önce oldu.
Ha unuttum onu söylemeyi. Bu yılbaşı hep birlikte söyleyeceğiz,
karşılamalar, zeybekler oynayıp horonlar tepeceğiz, yeni yıl için
yeni umutlar çağıracağız.
Sesimize ses katın!
Sizleri de bekleriz!*
*Bilgi için:
0541 800 70 09
0507 435 00 65
YILBAŞINDA AÇANLAR VE KAPATANLAR
Yaprak Hanım şöyle yazmış: “2018’e kanser olarak girdim, yenerek
çıkıyorum. Gelin beraber kutlayalım.” Bildiğim tanıdığım biri
değil, ama benzer. Yurdumun insanı. Görüyorsunuz.
Ama bir de bizim bölgemizde yabancılar var.
Tersin tersin giden.
ABD Türkiye Büyükelçiliği:
“ABD’de federal hükümetin ödenek yokluğundan dolayı kısmen
kapanması nedeniyle bu hesap düzenli olarak güncellenmeyecektir.
Acil emniyet ve güvenlik bilgileri hariç, tüm işlemler yeniden
başlayana kadar bu hesabı güncellemeyeceğiz. Anlayışınız ve
sabrınız için teşekkür ederiz.”
Yılbaşı öncesi böyle bir tivit attı.
Altına yazılanlar ise müthiş bir yaratıcılık ve insana “işte!!”
dedirtiyor
■ Zarar ediyorsa kapatın tabii.
■ Cuma çıkışı bir şeyler toplayalım.
■ Kanka hesabı satsana bana be, takipçi lazım da
bana.
■ Sizde hayrına işe gitmek, vatan sağ olsun demek yok
galiba.
■ Federal hükümet açma-kapama bedeli almasın; fatura
geldiğinde dikkatli bakın.
■ Venezuela konsolosluğu bile böyle mesaj atmıyor. Bu basit
bir güncelleme mesajı değil, bu Trump’a karşı yapılmış bir
başkaldırı mesajı.
■ Bana vize verin 6 GB internet yolluyim.
■ İban yolla.
■ Ulan parasızlıktan (bütçe onaylanmadığından) twitter
hesabını bile beklemeye aldılar.
■ Konkordato ilan edin.
■ Elçiliğin yeri güzel, airbnb mi yapsaniz?
■ Borç verem sana? Ama yüzde 20 faizle. Bi de f-35 leri
salacağınız garantisi isterim.
■ Hesap numarası verseydiniz bağışta bulunurduk, makarna ve
kömür verirdik.
■ Sorun değil, hep kapalı da kalabilirsiniz. Bu arada Reis’i
izler, belki Demokrasi ve insanlık öğrenirsiniz...
■ Abi çekin fişi zarardaysanız. Ya da kayyum atayalım, devren
satılık ilanı verin olmazsa.
■ Üç beş ateşleyin arkadaşa harçlıksız kalmasın.
■ Günceller misin?
■ Ek iş yapmayı düşünürseniz evlere nikah şekeri işi
veriyoruz.
■ Hesap satılık mı?
TÖVBE ETMEZSE FETVASI
Gazeteci İsmail Saymaz, “Tefsir profesörü Mustafa Öztürk ile ilgili konu, bir grup tanınmış ilahiyatçının whatsapp grubunda tartışılıyor. Adı bende saklı bir ilahiyat doktoru, Öztürk için ‘Ulema sorgulasın. Tövbe etmezse katledilmeli’ diye fetva vermiş. Acaba IŞİD akademide örgütlendi de haberimiz mi yok?” diye soruyor. Yanıt gelirse Saymaz’a, ben de sizlere aktarırım.