Batı'nın kirli yüzü bir kez daha ortaya çıktı.
Küresel salgın toplumsal ilişkilerdeki çürümüşlüğü çok acımasız bir
biçimde yaşattı.
Bedelleri ağır oldu.
Yoksulları vurdu.
Yoksulların siyahlarını.
Siyahların kadınlarını ve yaşlılarını.
İsrail Filistinlilerden aşı sakındı. Vaktini geçirip satamadı, çöpe
attı.
Bu kez Ukrayna harekâtı karşısında Rusya'ya yaptırımları
izliyoruz.
Tam bir kültürel uygarlık çöküşü.
Utanç verici.
Her gün yeni bir öykü dinliyoruz. Kulaklarımızın bile duyup da
anlamakta zorlandığı.
Sonunda başlarında patlayacak, göreceksiniz. Bizler gibi değiller,
elbette. Biraz daha gecikmeli gelecek. Dönüp kendilerini de
vuracak.
Bu yaptırımların hedefi ne?
Ukrayna çok mu dertlerinde?
Alman Federal Meclisi dün Zeleskiy'i dinledi.
Alkışladı. “Devam, aslanım..!” dedi.
Sonra? Üç renkli Alman milletvekilleri, üzerinde konuşmadılar
bile.
İşlerine döndüler, zorunlu aşı meselesini tartıştılar.
Çünkü onların derdi başka.
Akılları kuşkusuz kendi petrol ve doğalgazlarında.
En zorda olan ABD.
Anımsıyor musunuz bilmiyorum, daha harekât başlamamıştı. "Rusya
Ukrayna'yı işgal edecek" söylentileri yayıldı. 11 Şubat akşamı
piyasalarda bir prova yapıldı. Piyasalar olası bir “işgalde” nasıl
davranır... ABD yönetiminden gelen açıklamalar ve Batı basınında
çıkan haberlerle altın ve petrol fırladı, borsalarda satışlar
geldi.
Ons altının fiyatı 1820 dolardan 1865 dolara fırladı. Brent
petrolün varil fiyatı da 91 dolardan 96 dolara çıktı. 2014 yılı
sonrasındaki zirve yenilendi.
ABD'nin ünlü silah şirketlerinin hisseleri yükseldi. Bir günde
silah şirketlerinden Northrop Grumman hisseleri yüzde 4.5, L3Harris
Technologies hisseleri yüzde 3.7 ve Lockheed Martin hisseleri yüzde
2.8 oranında değer kazandı.
Prova yanıltmadı.
Şimdi hepsi de rekor kırıyor.
Türkiye ne yapacak?
Türkiye de zor durumda.
Menfaati ABD'yle birlikte olabilir mi?
Üstelik o silah şirketleri PKK ve PYD'yi besliyor.
Dostunu düşmanını belirleyecek.
Safını ona göre saptayacak.
Kırmızı çizgi.
Kendini emperyalistlerin ateşine atmayacak.
Ukrayna'yı da ateşe itmeyecek.
Net ayrım.
Turizm sektörünü dinleyelim:
-Daha iki-üç hafta öncesine kadar Rusya’dan altı milyon,
Ukrayna’dan iki milyon turist bekliyorduk.
-Rusya ve Ukrayna Türkiye’ye gelen turistin neredeyse üçte birinin
kaynağıydı. Bugün artık 2022 yılında kaybımız ne kadar olacak
tartışıyoruz. Oysa bu bağımlılığı tartışmalıydık. İç turizmi ve
sağlık, yaşlı, kültürel, inanç, gastronomi, finans, kongre vb
turizmini konuşmalıydık.
-Ukrayna pazarından turist gelmesini bekleyen yok. Rusya’nın
yaptırım kaynaklı uçuş yasağı nedeniyle bu koşullarda devletin dış
politikasına yönelik belirsizlik var.
-Bu pazarın yerini alabilecek kısa vadede bir başka pazar devreye
sokulabilir mi? Batı pazarından, özellikle orta Avrupa
devletlerinden gelen rezervasyonlar oldukça azaldı ve
yavaşladı.
-Petrol fiyatlarının artışı da sektörü, maliyetleri, kararları
doğrudan etkiliyor. Yerde beklemek zorunda kalan yüzlerce pazar
dışı işlev dışı kalmış uçakların yarattığı maliyet artışı yanında
petrol fiyatlarındaki yükseliş, mevcut ulaşım ücretlerini
artırmakta, yer yer ulaşım maliyetleri ikiye katlanmaktadır. Bu da
tur paket maliyetlerini artırmaktadır.
-İnsanların savaş, göç gibi ortamlarda birinci tercihi turizm,
tatil olmamaktadır. Ertelenmesi en kolay karar verilen
tatildir.
-Görülen o ki, 2022 yılında önceden belirlenen hedeflere değil
ulaşmak, 2021 yılını bile yakalamak bir başarı olacaktır.
-Yaklaşık 8 milyar dolar civarında bir kayıp, sektörün içinde,
yanında, civarında iş yapan, dolaylı-dolaysız her kesime ciddi bir
darbe vuracaktır.
Bu ne demek?
Yalnızca turizm mi?
Yalnızca cari açık mı?
Bu bitkisel tarım ve hayvancılık demek. Çiftçi demek. Domatesçisi,
salatalıkçısı, çaycısı, çorbacısı, esnafı, tişörtçüsü, tekstilcisi,
sandaletçisi, çantacısı, porselencisi... sanayicisi demek... genç
istihdamı demek, kadın emeği demek, kültür sanat ilişkilerinden
ticarete vasıflı vasıfsız çalışana kadar koca bir Türkiye
demek.
Can damarlarımızdan biri.
Türkiye dersen Türkiye, ekonomi dersen ekonomi, seçim dersen
seçim...!
Türkiye'nin ekonomisi demek, bağımsızlığı demek.
Türkiye devleti ona göre karar verecek!
Türk milleti de bu kararlara göre seçimini yapacaktır.