Şu FETÖ ve PKK musibetlerinin bize en büyük kazancı, ülkeyi
savunmada unuttuğumuz becerilerimizi hatırlamamız ve söz konusu
Türkiye olunca, topyekûn karşı koyabilme pratiğimizdir. 15
Temmuz'da ülkeyi işgale kalkanları tepelerken gösterdiğimiz
refleksi şimdi kurumsallaştırmak ve devam ettirmek zorundayız.
Başkanlık düzenlemesinin Meclis'e doğru yola çıktığı saatlerde
"dolar intikam tugayı" saldırısıyla çıldırtılan dövize karşı,
"yerli ve milli duruş" çağrısı yaptık. Bazıları, tereddüt tadında
açıklama yapsa da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "net
tavrı", toplumu bu alçakça saldırıya karşı yeniden kenetlemeyi
sağladı.
Batı'nın ekonomik soykırım uyguladığı ülkelerde sahneye koyduğu
senaryoların Türkiye'de işe yaramamasının bir sebebi de liderin
iradesi etrafında toplanma becerimizdir. Nitekim yurdun dört
yanından dolarda oynanan oyuna karşı duruş, direniş söz
konusu...
Biliyoruz ki bu gerekliydi ve "yine teğet geçecek" çağrısıyla
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu direnişe karşı toplumu harekete geçirdi.
Ancak yeter şart, bu işgalci haydutlara karşı başlatılacak "yerli
ve milli" saldırıdır. Burada kast ettiğim, Okan Müderrisoğlu'nun bu
sayfadaki "küresel operasyona karşı hamle" haberinde
detaylandırılıyor.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta, dışarıdaki FETÖ militanları ve
PKK teröristlerinin tehdidi karşısında bir yandan ordusu savaşta
olan Türkiye'nin diğer yandan "saldırıya geçme" zamanının çoktan
geldiğidir.