Türkiye, kendi uzay ajansını kurma sürecinde...
Rekabetin ve zenginliğin bu yeni alanında hayli geç kaldık.
Sovyetler Birliği, 60 yıl önce Sputnik'i uzaya gönderdiğinde yarış
2 ülke arasındaydı. Bugün uzay yarışı ülkeler arasından özel sektör
firmaları yarışına dönüştü ve çok sayıda vizyon sahibi girişimci bu
alanda yatırım yapıyor.
Öyle ki "Derin Uzay Madenciliği" sektöründe, bundan 4 yıl önce 4
şirket vardı, bugün bu sayı 10'a tırmandı. Türksat uydularımızın
yörünge programlarını artık TV'lerin ana haber bültenlerinde duyar
olduk. Gana, Moğolistan ve Bangladeş gibi ülkeleri de sayarsak
yörüngede uydusu olan ülke sayısı 80'e yükseliverdi.
Yeni teknolojiler ve özel sektörün rekabeti sayesinde uzaya gitmek
daha kolay ve ucuz hale geliyor. Yarım asır önce kilogram kargo
ücreti 10 bin $ iken bu rakam şimdilerde 2.600 $'a kadar
geriledi.
Şimdiye dek uzaya çıkmak için harcanan para 400 milyar $ oldu. Bu
sektörün büyüklüğü 2045'e dek 2.7 trilyon $'a tırmanacak.
En çok para harcayan ABD, onu Çin izliyor.
Şimdiden "yörünge kuşağında" yeni bir dünya düzeni, daha doğrusu
"dünya dışı düzen" kurulmaya başlandı. Geç kaldığımız her gün
bizleri uzay yarışında geri bıraktırıyor.
Düne kadar jeopolitik risklerden söz ederken bugün orbitpolitik
riskler (yörünge) ve fırsatları tartışır duruma geldik.
Bir karar vermemiz gerek... Bizler, ucuzlayan uzay kargo
ücretlerine sevinip, uydumuzu daha az maliyetle taşıtacağımız için
mi sevineceğiz? Yoksa trilyon dolarlara koşan sektörde, "kargo
taşıyıcı ülkeler" grubuna mı dâhil olacağız?
İştahımız her ne kadar ikincisi diyorsa da akıbetimizi, uzay
sektöründe atacağımız cesur, sürdürülebilir adımlar
belirleyecek.
Uzay da gen bilimi de milli olmak zorunda ise savunma alanında
birinci lige çıkmak için, bu adımları kendimiz atmalıyız.
Misal savunma ihtiyacımız bize silahlı insansız hava araçlarında
çağ atlattı.
Aselsan Türkiye'nin en büyüğü olabiliyor.
Ancak Roketsan ve özel sektördeki uzay girişimcilerimiz de aynı
başarıyı göstermez ise elin roketiyle yörüngeye çıkmak, bizi
yarınlarda güçlü kılmaz.
Kendi uydunu başkasının roketiyle fırlatabilirsin fakat elin
adamına, "şu silahı yörüngeye çıkar ve düşmanımın kafasına at"
diyemezsin.
Bana göre uzay, Türkiye'nin savunmasını, hava sahasından çok daha
yükseğe, stratosfer hatta iyonosferin dışına kadar genişletecek
hayati stratejik alanımızdır.