Üç tarafı deniz, dört tarafı sorunla çevrili bu coğrafyada,
Türkiye'ye yönelik asimetrik ve çok katmanlı saldırıların giderek
arttığını görüyoruz. Bu, ilk kez olmuyor. Ne zaman ülkemiz bir
atılıma geçse, benzer algı operasyonlarının hedefi olduk,
karalandık, hor görüldük, alay edenler oldu. Ancak Türkiye'yi
karalama korosuna "yurttan sesler" katılımında böylesine artış
yaşamamıştık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ülkemiz aleyhine estirilen
havalar oldu" diyor ve şu tespiti yapıyor:
"Bu oyuna gelip aramızdaki bazı arkadaşların, kusura bakmasınlar,
ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar
yapacak kadar yanlışa düştüklerini de ve bunu toplantılarda
yaptıklarını da duymak bizi üzmüştür." Kendi ülkelerinin krizini
göremezken Türkiye'yi not kırarak krizlere sürüklemek istediler,
başaramadılar. Kırılgan Beşli dediler, cari açık üzerinden vurmak
istediler, olmadı... Dövizi çıldırtmak, gece yarısı kararlarıyla
Merkez'in faiz ayarını bozmak istediler, ekonomi yine direndi. Mega
proje müteahhitlerini içeri aldılar, durmadık.
Fakat ülkede işlerin yolunda gitmediği algısını oturtmaya
çalışanların en sinsileri içimizden çıktı. Hatta bunları biz
ekonomi bürokrasisinde, hükümette ve kendi STK'larımızda gördük.
Misal 2011'deki rekor büyümemiz %8.8 iken kabineden birileri
"küresel kriz ikinci dip yapabilir, frene basalım" dedi. Onlara
göre büyüme yavaşlamalı, 5'inci vitesten 4'e inmeliydik.