Ak Parti iktidarlarının iş kültüründe "vaat edileni yerine
getirme" düsturu son derece önemlidir.
Hele ki başbakanlığı sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın ve şimdiki başbakanımız Binali Yıldırım'ın... Bir
projeden söz edildiğinde, bitiş tarihi ile bunu çerçevelemeleri
daha da önemlisi bu tarihe sadakat, toplumda "vaadini tutan"
algısını yeşertmiştir.
FETÖ belasının kanserli hücre gibi devlet kademelerini, bakanlıklar
ve bürokrasiyi sarmaladığı dönemde, buna takoz olmak isteyenlere
rağmen, "vaktinde" hatta öncesinde sözünde durmayı başarabildi Ak
Parti hükümetleri...
Şimdi, yeniden yükselme devrine girişin manifestosunu dinledik
Erdoğan'ın ağzından... Erdem, irade ve cesaret düsturuyla
temellenmiş vaatlerin söylediği, daha güçlü Türkiye için zihinsel
seferberlik, sağlam duruş ve cesur adımlar...
Seçim öncesi partilerin vaatlerini sıralaması, fıtrat gereğidir.
Toplum, sosyal, ekonomik ve demokratik alanda vaat edilenlere
bakar, buna göre tercihini yapar.
Seçmen, bir şeye daha bakar; Vaat edileni hayata geçirme güç ve
becerisine...
Haklıdır da... Kayıp Yıllar 1990'larda öylesine vaatlere muhatap
olduk ki... Hiçbiri iyi çalışılmamış, "cek ve cak" ekleriyle
sonlandırılmış cümleler manzumesiydi.
Hatta o dönemde ana muhalefet partisi lideriyle mülakatımda, "sizin
vaatleri yetersiz, kaynaksız, tutarsız buldum" dediğimde; "Şeref
bey, biz ana muhalefetiz, iktidara gelmek için seçmene bir şey vaat
etmemiz gerekmez. Halk, iktidardan yorulur, bize gelir"
demişti.
Ancak bu düşüncesini tarih haklı çıkarmadı ve iktidara taşımadı
da...
Bugün Ak Parti'nin Seçim Manifestosu ile vaat edilenlerin
gerçekleşeceğine dair "past performans" garantisi var. Ne mi demek
istiyorum past performans diyerek?
Çok basit, "yaptım, yine yapabilirim..." Benim dikkat çekmek
istediğim, bunun da ötesine taşan başka bir garantidir. O da
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ahdim olsun ki..." beyanıdır.
Türkiye'nin yeniden yükselme dönemine damgasını vuracak olan erdem,
irade, cesaret kaideleri üzerinde taçlanan "Ahdim olsun ki..."
taahhüdüdür.