Terör bir dil... Şeytanın, kötülüğün dili ve şimdi
bizim topraklarımızda sesini yükseltmiş durumda... Çokuluslu
şirket DAEŞ ve çözüm ortağı PKK, Türkiye'yi
istikrarsızlaştırma projesini birlikte yürütüyorlar. Biz de
bu şer koalisyonuna karşı kendimizi savunuyoruz.
Savunma, inisiyatifin karşı tarafta olduğu halin
tanımıdır. Satrançta inisiyatif sizde değilse, şahı korumaya
odaklanır, taş ve mevzi kaybedersiniz.
DAEŞ'in Suruç ve PKK'nınpolis infazları gibi
eylemlerden sonra herkesin sorduğu şuydu: "Nerede bu devlet?"
Devletin kendini ifade tarzı, anayasal çerçevede kalarak
dahi çok güçlüdür. Nitekim bunu yapıyor ve içimize sızan
teröre karşı hücuma geçiyor. Devletin nerede olduğunu görmüş
olduk ve soru da değişti: "Bundan sonra ne olacak?" Bunun cevabını
ilerleyen günlerde öğreneceğiz.
Benim üzerinde durmak istediğim temel soru, Türkiye'nin neden
istikrarsızlaştırılmak istendiğine dairdir. DAEŞ ile PKK
işbirliği ve içerideki işbirlikçileri, medya dâhil her
aracı kullanıp bizleri yıldırmak istiyor. Peki, ama
neden? Kimlerin ayağına basıyoruz?
Acaba ABD, bu mücadelenin neresinde? DAEŞ, çokuluslu bir
şirket demiştik, paydaşları kim? Bilmiyoruz ama öğreneceğiz.
Bildiğimiz en azından 4 alanda başta ABD olmak
üzerebirilerinin ayağına fena bastığımızdır.
PETROL: Erbil 2020'de yıllık 120 milyar $ petrol ihracına
erişecek ve Türkiye'yi dışlamak için Suriye'nin kuzeyinde, Hatay'a
dayanan alanda demografik yapı dönüştürülüyor, mültecisi bize,
nimeti onlara kalacak tasarımlar söz konusu...
SİLAH ÜRETİMİ: Altın kural şudur: Altını olan, kuralı koyar.
Silahta milli sanayi, göze batar hale geldi. Yalnızca silah
tacirleri değil, silah üretimiyle oyun kurucu hale gelmemiz, çoğu
için tehdit unsuru...