İşler yolunda gidiyorken kapınızı kredi vermek için
çalanlar, zaafınızı gördüğü anda bu defa alacağının
derdine düşüyor. Bunun tipik örneği Yunanistan'dır.
Hatırlayın, neredeyse moratoryum ilan edecek duruma düşünce Merkel,
"para veririm ama borç komiseri ile yönetirim" diyecek cüret
göstermişti.
Gerekçe, Yunanistan'ın üretmemesiydi. Aldığı yüz milyarlarca
euro ile hedonizmisürdürmesiydi. Derken kriz patlak verdi ve
şu soru soruldu: "Sabahın 5'inde sıcak yatağından kalkıp fabrikaya
giden bir Alman, sabahın beşinde tavernadan çıkıp uyumak üzere
evindeki sıcak yatağına giden Yunanlıyı desteklemeli mi?"
Nitekim bu tartışma borç komiseri kavramını yeşertti ve
Merkel, seçimle gelen iktidar yerine göndereceği teknokrat
komiser ile Yunan bütçesini denetleme şartını ileri koştu.
Cüretini "anayasa değiştirilsin, ülke bütçesinde en az 3 aylık borç
taksiti karşılığı bulunacağı maddesi eklensin" önerisine
vardırdı.
Borç, yiğidin kamçısıdır ancak eğer yiğit
üretmiyor, kamçı öldürüyorsa, işe yaradığı görülmemiştir. Borç
verenin kredi geri ödemede zaaf gördüğünde, panik
atakla bunu tahsile kalktığında olacakları yaşadık.
2001 krizinde, kredi geri çağıran panik atak bankaların yönetim
masası, borçluların fabrika anahtarlarıyla dolup
taşmıştı.