Her şeyin büyük hızla dönüştüğü çağda, zamanın ruhunu
yakalamayan, arkaik kalıyor, tarih oluyor. Teknolojideki devrimci
adımlar, robotuyla çalışma hayatının, uçan otosuyla ulaşımın,
biyoloji ile sağlığın ve bilgiyle tarımın yarınını yeniden
şekillendiriyor.
Türkiye olarak bir yanımız bu gelişmeleri, en ileri düzeyde
izlerken diğer baskın yanımız olup bitenle ilgilenmiyor bile... Bu
sadece teknolojide değil, sosyal bilimlerde de böyle... Hele ki
tarım gibi potansiyellerimiz olan alanlarda, Eski Türkiye zihin
yapısındayız.
Oysa küredeki gelişmeler paralelinde atılacak adımlar bir yandan
yarının dünyasında yerimizi güçlendirmekle kalmayıp diğer yandan
bize yeni zenginlik alanları sunacak. Hiç kimse bana 10 bin yıllık
tarım geleneğine ve 26 ziraat fakültesinden her yıl 5 bin ziraat
mühendisi mezun etmesine rağmen bitkiden anlayacak bahçıvan
bulamayışımızı izah edemez.
Dün Bakanlık, çiftçinin borçlarını yapılandırdı, faizin yarısını
devlet ödeyecek, Ziraat ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne borcu olan
42 bin çiftçi bu imkândan yararlanabilecek. Hazır yeniden
yapılandırmaktan söz açılmışken acaba ziraatçılar da zihinlerini
yeniden yapılandıramaz mı?
Misal tarlayı mazotla eşeleyip gübreyle beslemenin yanı sıra
toprağa tohumun yanı sıra bilgi ekmeyi deneyemez mi? Bunu başaran
uluslar dünyayı besliyor. Tabii ki pahalı ücreti mukabilinde...