Cumhurbaşkanlığı sisteminin hayatımıza girmeye başladığı şu
süreçte benim en çok merak ettiğim, eski, fersude, köhnemiş ve
artık değer üretmeyen kurumları nasıl dönüştüreceğimiz veya tasfiye
edeceğimizdir.
Anayasa değişikliğine referandum ile evet dediğimiz tam da
budur;
Türkiye, yüksek gelir grubu ülkeler arasında yerini alsın, güçlü
liderlik ve siyasal istikrar kurumsallaşsın, bürokratik oligarşi
yıkılsın...
Peki, bu nasıl olacak?
Çok basit; öncelikle safralardan kurtulma niyetimizde samimi
olmakla işe başlayacağız. Daha sonra akıl-vicdan ekseninde,
performans kriterleri oluşturup bunu sağlamayanları tasfiye
edeceğiz.
Misal dün "yeterince performans göstermedi" diye KOSGEB Başkanı
görevinden alındı. Bana göre KOSGEB'in varlığı da sorgulanmalı,
yıllarca FETÖ'ye kamu kaynaklarını aktaran kurum bugün, birkaç iş
bilmez hoca ve bürokrasinin küçük oligarkları elinde, KOBİ için
değer üretmekten uzaklaşmış bulunuyor.
Temel yaklaşım; değer üretmeyen kurumların teşhis, ölçüm ve
tasfiyesi ardından Yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun yenilerinin
kurulmasıdır. Tarladaki 50 kuruşluk domatesi mutfağa 5 liraya
ulaştıran aracı düzeneğinden, bilime de Türkiye'ye de hayrı
dokunmayan TÜBİTAK'a, TOBB'u birden değer üretmeyen odalara, haraç
makinesi noterlere dek her şeyi sorgulama zamanı gelmedi mi?
İnsan, kanatları kadar hafif, prangaları kadar ağırdır der şair.
Yüksek irtifaya çıkacak isen, jet motorların gücü gereklidir ama
safralarını atmadan bunu başaramazsın. Safralar, artık değer
üretmeyen her şeydir. Bünyede ağırlık, işletmede hantallık, yüksek
irtifa uçaklarında sorun oluşturur.
Safralar envanteri dediğim, siyasetten ekonomiye her alanda artık
değer üretmeyen kurumlardan, kavramlardan haberdar olmanın
yöntemidir.
Parlamenter sistemin gömülü fren ve takozlarını teşhis etmek,
bunların başında gelir.
Herkesin her kesimin safralar envanterini oluşturma gayreti
olmalıdır. Yüksek gelir grubu ülke olacak isek atılası safraları
öğrenmenin başka yolu yoktur.