Rusya ile uçak kriziyle doruğa çıkan gerginlik, yerini yeniden
uzlaşmaya bıraktı. Bu nispeten uzun "iyi ilişki molası", her iki
taraf için alınası derslerle dolu. Şimdi "kaldığı yerden devam"
yerine, "taze başlangıç" daha verimli ve istikrarlı işbirliği için
stratejik tercih olabilir.
Öncelikle Türkiye ve Rusya olarak ekonomik ilişkilerimizin
kıymetini daha iyi anladık. 2020'de iki ülke arasındaki ticaret
hacminin 100 milyar $'a çıkarılma hedefi vardı. Kriz molasını
saymazsak, dış ticaret verileri, bu hedefin ulaşılabilir olduğunu
gösteriyor.
35 milyar $'a varan dış ticaretimizin yanına 15 milyar $
civarındaki dış müteahhitlikleri de koyduğumuzda bu hedefin
yarısına zaten ulaşmıştık. Bundan sonraki iş birlikteliğinde, dış
ticaret açığını da gözeten yeni ihraç-ithal ürün deseni
düşünmeliyiz.
Bir diğer ders, her iki tarafın karşılıklı bağımlılık ilkesine daha
fazla özen göstermesi gereği idi.
Olay sadece yılda 4 milyon Rus turistin Türkiye'ye gelmesinden
ibaret değil. Komşuluğun tarihi bağları da hesaba katarak daha
fazla katma değer üreten ortaklıkları içerecek tarzda
geliştirilmesi şart.
Çıkarılan derslerden biri de yıkmanın kolay fakat inşanın daha zor
olduğu gerçeğidir. Rusya ile en tepeden varılan uzlaşmanın
oluşturduğu moral desteği, inanılmaz etkilidir. Fakat hayatın
pratiği, yığınca kontratın yeniden imzalanması, binlerce insan/
saat'lik müzakerelerin sil baştan yapılmasını gerektirecektir.
Bu da Rusya ile yeniden verimli ticaret ve işbirliği zeminine
varabilmenin, pratikte zaman alacağının göstergesidir. Ancak bu
sürecin psikolojisi, iyi yönetilmiştir ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile
Putin arasındaki diyalog, Rusya ile ikinci baharın meyvelerinin
daha çabuk alınmasını sağlayacaktır.