Güneşte olup bitenleri, "tutulma" anında görebiliriz ancak. Bu
yüzdendir ki güneş patlamalarının fotosu, ancak o kısa süren "dar
zamanlarda" çekilebilir.
İşler yolunda iken, dost ile düşmanı ayırt etmek, daha zordur.
Kişiyi öfkesinde, dostunu, "dar gününde" tanır insan. Tehdit
altında iken yanında olmayanı, tehdidi savuşturduktan sonra tebrik
etmek değersizdir.
Halkın seçtiği hükümeti devirmek yeni bir öykü değil... 27
Mayıslardan, 12 Eylüllerden, 28 Şubatlardan değil, son 5 yıldan söz
ediyorum. 17-25 Aralık operasyonları, seçim öncesi sokağı
karıştırma, faiz bindirme, ekonomiyi frenleme, algı
yönlendirme...
15 Temmuz'daki Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanmış bir grup
şerefsizin, korumakla yükümlü olduğu kendi halkına bomba
yağdırmasıyla kalkışılan darbe kadar olmasa da yakın zamandaki
benzer girişimlerde, ekonomi STK'ları ve bazı kurumlarımızın
tutumları, beni daima endişelendirmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rahatsızlığında, hasta yatağında ona
kelepçe takmaya kalkan yargı ve emniyetteki cunta heveslilerine
karşı sesi çıkmayanların çoğunu dün "başarısız darbeyi" lanetlerken
buldum.
O zaman sık sık soruyordum "ülkenin başı dertte, Başbakan'a destek
verin, susmayın" ancak az sayıda yürekli insanı cesurca konuşurken
gördük. Gerisi? Kendi ayağına basılınca feryat figan bülbül
kesilen, darbe teşebbüsü sonrası hainler bertaraf edildikten sonra
alkış tutanlar, ülke, ekonomi, Başbakan, Cumhurbaşkanı tehdit
altında iken neredeydiler?
Bilge Başkan Aliya İzzet Begoviç'i rahmetle anıyorum "ve her şey
bittiğinde hatırlayacağımız tek şey; düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın suskunluğu olacaktır." Dostlarımız dediği, "iyi gün
dostu, dar günde hani?" kabilinden olanlar...
Dün bu sayfalarda onlarca sivil toplum örgütü veya ekonomi
aktörünün darbe beyanatlarına yer verdik. İçlerinde hakiki
demokrat, yüreği bu vatan için çarpan, samimi olanların önünde
saygıyla eğiliyorum. Ancak "zor günde hani?" kabilinden olanlar
için elimi şapkama dahi götürmem.