Halil Cibran; "alın yazımızı sadece alın teriyle silebiliriz"
der… Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) Başkanı
Ayhan Karahan'ın aktardığı bu sözle ahlaklı üretimin, birey, kurum
ve ülke için önemini gündemimize sunuyor.
Türkiye İş Ahlakı Zirvesi'nden Nihat Erdoğmuş; ahlak söz konusu
olduğunda iş'e kendimizden başlamayı öneriyor ve sorunu, kendi
sorumluluk alanımızın dışına öteleyemeyeceğimizi savunuyor.
Derin bilgisini Savunma Bakanı iken yakından tanıdığım Başbakan
Yardımcısı Fikri Işık'ın zirve konuşmasında mesajı çok net;
"çalışanın işyerini, kendi işyeri gibi kabul etmesi; iş ahlakı ve
değerler eğitimiyle mümkün."
İşveren ve İşçi Açısından Üretimde İş Ahlakı panelinde; Süleyman
Orakçıoğlu; çalışanına adil davranan, iş tanımlarını doğru yapan
patron modeli çiziyor; "iş ahlakı, strateji metinlerine girmeli"
diyor.
Mahmut Arslan, iş ahlakını sendikacı penceresinden değerlendirirken
"sadece çalışanı değil, endüstrinin bütününü kapsaması gerektiğine"
vurgu yapıyor ve modern köleliğin dayatıldığı çağda vahşi arenaya
karşı çıkarak "başka bir dünya mümkün" diyebileceğimiz zihin yapısı
tarif ediyor.
İş Ahlakı Açısından Büyüme ve İnovasyon panelinde Nail Olpak'ın
vurgusu; tanımlamada gösterdiğimiz hüneri, uygulamada sergileme
üzerineydi; "iş ahlakında kamunun sorumluluğuyla toplumsal bütünlük
sağlanmalı." İşi ahirete bırakmadan iş ahlakı sonuçlarını bu
dünyada görmek çok daha önemli.
Mehmet Büyükekşi'nin İhracat Haftası'nda büyümenin kalitesine vurgu
yapan konuşmalarını dinlemiştim. Dün; inovasyonun
içselleştirilmemesi halinde tüketerek büyüme zorunda kalacağımızı
hatırlattı ve Finlandiya örneğini verdi; "Düşük yolsuzluk seviyesi
ile vatandaşın kurallara