Anayasa referandumu ile zihin yapısını dönüştüren Türkiye şimdi
bu yeni yaklaşımı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Seçimlerin
ardından Meclis'ten çıkması gereken 600'ü aşkın uyum yasası
sayesinde hızlı ve güçlü kamu yönetimi tesis edilmiş olacak.
İnsanın zihni çabuk değişir ancak hayatı, alışkanlıklarımız
yönetir. Alışkanlıklar ise hayatımıza kök salmış davranış
kalıplarıdır. Devlet kapısı, "bugün git yarın gel" gibi refleksler
manzumesidir. Bir alışkanlıktan kurtulmanın en verimli yolu, onu
yeni bir alışkanlıkla yer değiştirmektir. Uyum yasaları tam da bunu
yapacak.
Eski alışkanlığımız neydi? Hatırlayalım; bürokratik oligarşi,
ülkenin hız tümseği gibi çalışır. Kendini var etmeyecek hiçbir
yarına izin vermez. Çözüm değil bahane üretir. Misal bir işin nasıl
olmayacağına dair üşenmez 100 sebep sayar da neticeye götürecek tek
yolu açmaz. 45 yıllık meslek hayatımda binlerce kaçırılan fırsata
tanık oldum ve hepsinin altında "işini savsaklayan", risk almayan
sorumsuz bürokratların günahları vardı.
E-devlet ile her ne kadar hız kazanılsa da hâlâ çok katmanlı
yönetim yapıları yüzünden icraat hızımız yeterli olamıyor.
Bürokratik oligarkların iş yapar görünerek verdikleri ziyan bir
yana, yanlış işler yaparak verdikleri zarar da az değildir.
Aslında bu seçimle oylayacağımız, yönetime dair yeni
alışkanlıklardır. Bu alışkanlıkların en temel özelliği, hıza, güce
ve etkinliğe dair olanlardır. Seçilen başkan ile gelip onunla
gidecek olan misal üst düzey bürokrasinin %15'i, akort çalışacak,
yaptıklarından (daha da önemlisi yapmadıklarından) hesap
verecek.
Yeni sistemin vaatlerinden biri de "testiyi kıran ile suyu getireni
ayıran" yapısı olacaktır. Eşit işe eşit ücret, kadro karmaşaları ve
yılların gerisinde oluşmuş adaletsizlikleri düzeltme umudumuz
doğmuştur. Zira "hızlı ve güçlü kamu yönetimi" derken, bunu
sağlayacak kadroların huzuru da önemlidir.