Bütün mutluluklar birbirine benzer... Oysa
her mutsuzluğun kendine has öyküsü vardır. Aynı
şey fakirlik için de geçerli... Afrikalı bir
fakiri anlayabilirsiniz. Neticede "yoksuldur" veya temel
ihtiyaçlarını karşılayacak imkânlardan asırlardır
"yoksundur."
Hint fakirini de bilebilirsiniz. Kast sistemine
bakıp, dededen fakirliği görebilirsiniz. Amerikalı
"homeless" fakiri de anlarsınız. Zenginliğin taşrasına
düşmüş, evsiz barksız, sistemin atıklarına
muhtaçtır. Çin'deki fakir, "günde 1 dolardan düşük" geliri
tanımlar, bildik bir fakirlik türüdür.
Türkiye'de fakir olmayı da tanımlayabilirsiniz. Türk-İş'e göre
asgari ücret dahi bu "fakirlik" tanımına abartılabilir.
Sonuçta fakirliği ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen
yönetemezsin.
Dün İskoçyalı ekonomist Agnus Deaton'a verilen
Nobel, yoksulluğu ölçme, düşük gelir gruplarının tüketim
eğilimini anlamada bize yeni araçları
müjdeledi. Deaton tüketim, fakirlik ve refah üzerine
hayatını adamış bir bilim insanı. Söylediği, her talebin, bütün
malların fiyatına, bireysel gelirlerin nasıl oluştuğuna
dair esnek ve basit yöntemlerin var olduğudur.
Nobel ödüllerinin kimlere verildiği kadar hangi tür
çalışmalara verildiği de önemli... Aziz Sancar'ın kimya
Nobeli, DNA ve uzun yaşama gibi güncel konulara dairdi.
Ekonomi Nobeli'nin küresel kriz sonrası dünyanın gündemine
oturan yoksulluk, refah üzerine olması tesadüf
değil.