Yarın sandığa gidiyoruz ve bizi yönetmeye talip partiler
arasından tercih yapacağız. Her tercih, aynı zamanda
bir vazgeçiştir. Birini seçerek, aslında ötekini
seçmemiş de oluyoruz.
Oy sandığına atılan "tercih" hayatın her şubesinde geleceği
şekillendirecek. Ben bu seçimin ekonomik
tercihlerinden bahsedeceğim.
BÜYÜME: Siyasi istikrar, büyümenin gerek şartı ise yeter
şartı da büyümeyi önceleyen siyaset tercihiyle mümkün olabilir.
Milli gelir pastasından toplumun her kesimini "eşit"
yararlandırmak, bu işin "adil" yapıldığını göstermez. Üreten ile
yan gelip yatanı ayırt edecek politikalar gerekir
ve dağıtacağın pastayı büyütmek çok daha
hayatidir.
İSTİHDAM: Ya devletten kadro bekleyenlere devlet
kapısında yer açacağız. Ya da gençlerimizin kendi işini
kurmalarını tercih ederek, iş dünyasının işbaşı eğitimi, maaş
desteği gibi çözümlerini seçeceğiz.
YATIRIM: Yarınki oylarımızla yatırımın seyrini de
belirleyeceğiz. İstikrarın en büyük desteğinin, hızlı ve kaliteli
karar alabilen hükümetlerden geldiği göz önüne alınırsa,Kayıp
Yıllar 90'ların birbiriyle didişen kavgalarına, "oylarımızla"
fırsat vermemek gerekir. Neticede yatırımsız ülkenin geleceği
olamaz.
DİSİPLİN: 13 yıllık Ak Parti sürecinde, bütçenin iki
yakasının bir araya gelebileceğini gördük. Demek ki hızlı
büyürken mali disiplini korumak mümkün imiş... Yeni
hükümetin teşekkülü, bütçe disiplindeki tutumumuzu da belirleyecek.
Ya popülist davranıp mali disiplini kurban edeceğiz, ya
da etmeyeceğiz.