Babam Hasan Hacıince, 1971'de Mersin'den Beyrut'a dana ihraç
ediyordu. Ben oğul Ahmet Hacıince 2010'da Avrupa'dan dana ithal
ettim. Bu sözler hayvancılıkta geldiğimiz noktayı anlatan
besicimize ait. Hani şu "3 bin lira maaşla dahi çoban bulamıyorum"
diyen...
Ağustosları, Kaçkarların eteğindeki kulübümden çalışırım. İlk defa
geçen yıl, yaylama Çaykara'dan süt götürünce, "bunun bir bedeli
olacak" diye kaygılanmıştım. Dün beni ziyarete gelen Ahmet beyin
anlattıkları, dolar üzerinden ekonomiye yönelik saldırıya yeni
boyut getirmemi sağladı.
Neden dolara karşı bu kadar zaafımız var? Niçin doların oynaklığı
sinirlerimizi böylesine oynatıyor? Ahmet Bey ilginç bir cevap
veriyor; dana dolarla, yemin %70'i dolarla, enerji dolarla, mazot
dolarla... Hal böyle iken nasıl ucuz et yiyebiliriz ki..."
Doğrudur, üretimden vazgeçip elin gıdasıyla doymayı tercih
ediyorsak neticede doların ateşiyle kavrulup gideriz. Ahmet Bey, 6
yıldır damızlığa dolar ödemek yerine ırk ıslahına gitmiş ve dolara
bağımlılıktan kurtulmuş. Önerisi, bunu diğer besicilerin de
yapması.
Ancak sorun tek değil. Hayvanı otlatacak mera yok. Ya belediye
alanı ya da beton binaların işgali altında. Ormanı koruyan 15 bin
silahlı korucu var ama meralar yağmalanmış. Hal böyle olunca 1 ton
saman için Bulgar'a 300 lira ödüyorsun.Zira üretim azaldığı için
saman dahi üretemiyor, ithal ediyoruz.
Başka bir dert, üniversitelerin diplomaya odaklanıp kabiliyet
üretmemesi... Canlı inek görmeden veteriner olanlar var. 26 ziraat
fakültesinden her yıl 5 bin atama bekleyen mühendis mezun ediyoruz
ama bitkiden anlayan bahçıvan yok.
Ne olacak bu doların hali diye karalar bağlayaduralım, derdimize
kalıcı çare, belki de üretmektir. Hani şu önemini unutma gafletine
düştüğümüz üretim...