Dünya, robotik üretimi, küresel ücreti, nükleer tehdidi, uzay
yarışını konuşurken... Ülkemiz döviz türbülansı içinde ekonomide
dengeleme süreciyle uğraşırken... Enflasyonla topyekûn mücadeleye
odaklanmışken, Danıştay'ın "öğrenci andı" kararını, pimini çekip
gündemin ortasına bomba gibi koyması, son derece hatalıdır.
Zihinlerde acaba jüristokrasi (yargı vesayetinin geçerli olduğu
yönetim biçimi) hevesleri mi hortluyor şaibesini gündeme getiriyor.
İstişare organı mı yoksa karar mercii mi sorgusu zihinlerde
şekilleniyor.
Yakın geçmişte "hukukun üstünlüğü" gerekçesiyle Danıştay'ın yetki
aşımına çok bedeller ödedik. Yargı üstündür. Doğru... Ama bunu
kendine kalkan edip, durumdan vazife çıkarmanın ülkeye fayda mı
zarar mı getirdiği de sorgulanır.
Türk Telekom özelleştirmesini hatırlıyorum. Morgan Stanley 40
milyar $ değer biçmişken devreye juristokrasi girdi ve %55 hissesi
6.5 milyar $'a özelleştirilebildi. 20 milyar $ kasamıza girecekti
ve o dönemki 17 milyar $'lık dış borcumuz siliniyordu.
Daha yakın bir örneği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
hatırlattı: İhalesi yapılmış İzmir Limanı, Danıştay'da 2 yıl
bekledi, sonunda burayı alan kişi vazgeçti ve 1 milyar $ zarar
ettik. Soru şudur: Bu 1 milyar doların hesabını kim verecek?
Eğer Danıştay, istişare kurumu ise aldığı kararlar ile hukukun
üstünlüğü düsturuyla ülke yararına hizmet etmelidir. Ülkeyi zarara
sokacak, toplumu ayrıştırıcı kararları gündeme getirmemelidir.
Kaldı ki sadece İzmir Limanı veya geçmişteki Telekom örneği değil,
mega projelerimiz üzerinde de Danıştay'ın "zarar üretici" karar
riskleri mevcuttur.