Farkında mısınız, son 2 yıldır Türkiye'nin reform gayretleri,
sürekli saldırı altında… İkinci nesil reformlar ile Türkiye, orta
gelir grubundan üst gelir grubuna tırmanma yönünde yapısal dönüşümü
sağlayacak 25 paket açıklamıştı. 17-25 Aralık operasyonları,
kırılgan beşli yalanları, seçim öncesi sandığı ekonomi üzerinden
etkileme projeleri yüzünden bunları yeterince tartışamadık
bile…
Önce 7 Haziran ve sonra 1 Kasım seçimleri ardından ekonomik
atılımlar ya karalandı ya da bürokrasi çarkları içinde
yavaşlatıldı. Başbakan Binali Yıldırım'ın "proje bitiş tarihi
verme" tavrını biliyor ve söylediğini yapmasından emin olduğumuz
halde işlerin yavaş seyrediyor olmasına hayret ettik.
Bugün anlıyoruz ki FETÖ'nün asker elbisesi giymiş haydutları
yalnızca ordumuzda değil, bürokrasimizde, odalarda ve yığınca
devlet kurumunda, Türkiye'ye takoz olma ihanetiyle uğraşıyormuş.
Anlam veremediğimiz bürokrasi frenine meğer FETÖ basıyormuş.
Ekonomi yönetiminin darbe girişimi sürecinde ülkeye yabancı sermaye
akışından finans piyasalarına dek "normalleşme" sürecinde
yaptıkları açıklamalar, kısa sürede etkisini gösterdi ve
darbecilere karşı sadece demokrasiyi değil, 8,2 milyar $'ını
bozdurup liramızı korumuş olduk.
Fakat kitlesel tehlike geçmesine rağmen gizlenmiş FETÖ
militanlarının bireysel tehditlerine karşı hala meydanlarda
demokrasi nöbetinde isek, benzer teyakkuzu, bürokrasi içinde
kendini saklamış çetecilere karşı da göstermek zorundayız.
Bunun yöntemi, şüphesiz öncelikle bilgi odaklı çalışan yargı
yoluyla mücadeledir. Ancak dili ayrı kalbi farklı FETÖ
bürokratlarının yöntemi, bir yandan kendini darbe karşıtı gibi
gösterirken diğer yandan elindeki bürokratik yetkiyle Türkiye'nin
gelişmesine takoz olmaktır.