Kayıp Yıllar 1990'larda, ekonomi söz konusu olduğunda cümleler
IMF'siz kurulmazdı.
2000'lere geldiğimizde dahi zihnimize kazınmış düşünce şuydu:
"IMF'den sonra hayat var mı acaba?" Şükür ki gördük, varmış ve
ekonomi evreninde, başka bir varoluş mümkünmüş.
Bugün geldiğimiz noktada bu defa bizlere dayatılan şu: "Dolar
dışında varoluş mümkün değildir." Deneyen, bedelini öder.
Ticaret savaşıyla öder, ceza keserim öder, saldırırım öder...
Bizlere derken kast ettiğim, ABD'nin karşı olduğu başka dünyalar...
Bizim dünyamız...
Bu yazıyı BRICS Zirvesi için gittiğimiz Johannesburg yolunda
yazıyorum. BRICS dediğimiz, tıpkı AB, NATO gibi bir kısaltma...
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın işbirliğiyle
oluşan ittifak...
Dünya nüfusunun %40'tan, küresel ekonominin %20'den fazlasını
temsil ediyor.
Dünya ticaretinde %17'lik paya sahip BRICS, sanayi üretiminin üçte
birini, tarımsal üretimin de yarısını karşılıyor. Toplam 5.9
trilyon $'lık dış ticaretin para birimi "dolar" kalsın isteniyor
ama bu ittifakta doları veya euroyu temsil eden ülke yok.
Bizim BRICS ticaretimiz 60.7 milyar $ düzeyinde... İhracatımızın
7.3 milyar $ ve ithalatımızın 53.4 milyar $ olduğu düşünüldüğünde
cari açık verdiğimiz BRICS'in zirve yolculuğu, bir yandan dış
ticaret hacmini artırmaya, diğer yanda cari açığımızı kapamaya
yönelik düşünülebilir.
Fakat mevzu daha derin ve önemli... Biz Güney Afrika'ya, BRICS'i
genişletmeye, ucuna "T" eklemeye, Türkiye'yi de bu beşliye katmaya
gidiyoruz. Zirvenin gündem maddeleri içindeki ağırlık zaten,
küresel ticarette doların hegemonyasından kurtulma üzerine...
Ortak kalkınma bankası kurma üzerine...
Son yıllarda dolar dışı rezerv para arayışlarının hızlandığına,
swap anlaşmalarının çoğalıp ikili ticarette milli para kullanımının
yaygınlık kazandığına şahit olduk. BRICS'in T haliyle bu ittifak,
dolar dışı rezerv para oluşumuna hizmet edecek.
ABD, bu durumdan fena halde rahatsız...
Öyle ki kendi parası dışına çıkılırsa, dünyayı cehenneme çevireceği
tehdidini savuruyor. Yetmiyor, Çin'e 500 milyar $ vergi koyuyor,
AB'yi cezalandırıyor, Ankara'ya gönderdiği züppeler üzerinden bize
parmak sallıyor; "İran'la iş yaparsan ABD'ye sokmam"
diyebiliyor.
Kudüs oylamasında karizmasını çizdiğimiz ve küresel arenada ABD'ye
karşı duruşun sembolü haline geldiğimiz ortamda bu gezi, daha da
önem kazanıyor.
İçerideki kısa vadeli ekonomik sorunlarla öylesine çerçevelendik ki
zihnimizin dikkatindan kaçırılan belki de budur: BRICS ve benzeri
yeni dünyaların artık 'T'siz, Türkiyesiz olmayacağı gerçeği...