Büyüme gayretindeki KOBİ, ihtiyaç duyduğu "bir nefes sıhhat"
için bankanın insafına terk edilirse ne olur? Olacağı şu, kredi
faiz oranları %20'lere, enflasyon çift hanelere demir atar,
ekonominin temel dinamikleri tehlikeli sulara meyleder.
KOBİ, Türkiye'nin dinamizminin gerçek motorudur. Az sermaye ile
çabuk kurulan, hızla tırmanan, istihdamı tabana yayan fakat
kırılgan, çabuk yok olan bir yapı... 90'lı yıllarda şahlanan
Anadolu Kaplanları'nın bugün geldiği nokta; KOBİ enerjisi üzerinde
yükselen büyümedir.
Başbakan Binali Yıldırım dün İzmir'de, üretim derdine düşen
KOBİ'lerin fazlaca sesinin çıkmadığını söylüyordu. Doğrudur. Söz
konusu teşvik olduğunda sesi en çok çıkanlara bakıyoruz; genelde bu
teşviklerin peşinde koşmayı iş edinenleri görüyoruz.
Oysa üretimi baş tacı etmedikçe ekonomi, sağlığını koruyamıyor, dış
ve iç risklere açık hale geliyor. Dün ucuz maliyetli finansman
sağlayan Nefes Kredisi'nin önemi, üretirken ayağına finans sorunu
takılan KOBİ'lere soluk aldırmak, yolda bırakmamak...
Teşviklerin giderek daha nitelikli hale geldiğini söyleyebilirim.
Eskinin "vahşi sulama" gibi herkese, her kesime, her yöreye, her
sektöre akıtılan ve ziyan edilen teşvikler vardı. Sonra "yağmur
sulama" ile biraz nitelik kazandı, misal yöre, sektör ayrımı
gözetildi.
Bana göre teşviklerin başarısı, "damla sulama" yönteminde yatıyor.
Pistin ucunda kalkışa geçmiş KOBİ'nin yakıt deposunu doldururken,
hangarda bekleyenin atıl deposuyla ilgilenmemektir damla sulama...
Üretimi bitirme yolunda sektör veya yöredekilerden ayrışmış olanı
bulup desteklemektir.
Üretenin ucuz finansmana erişimini sağlamak, bankaların faiz
sarmalından üreteni korumak, testiyi kıranla suyu getireni ayırt
etmektir. Bu Nefes Kredisi ile edineceğimiz pratik, teşvik
yöntemlerimizi daha üstün niteliğe eriştirmenin pratiği
olacaktır.