Seçime üç ay kala İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları
Anayasa gereği istifa ediyor, yerlerine tarafsız bakan atanıyordu.
Anayasa değişikliğiyle buna son verildi. Seçim döneminde en çok
çalışan isimlerden olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, muhalefete
belki de en ağır ithamlarda bulunuyor. Karşılık verenin ise vay
haline!
Son olarak Süleyman Soylu, Üsküdar’da “Seçimlerden hemen sonra eğer
hükümetimiz zafiyete uğrarsa Doğu ve Güneydoğu’da valileri,
kaymakamları sokağa çıkarmazlar. Bu sözleşmeyi yapan Saadet
Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’dur, İYİ Parti’nin
Genel Başkanı Meral Akşener’dir, FETÖ’dür, PKK’dır, HDP’nin sözde
vekilleridir” dedi.
Konuşmayı izleyen ve Saadet Partili olduğunu belirten vatandaş bu
sözlere itiraz edince, bakanın cevabı, “Hadi oradan densiz” oldu.
Olay bununla da kalmadı, aynı kişi hemen gözaltına alındı.
BEKLETMEK DE SUÇ
Oldu mu ya şimdi? Vatandaş adli kontrol şartıyla serbest
bırakılmıştır. İfadesinde de, Saadet Partili olduğunu belirtiyor,
“Nerede PKK’lı varsa Allah belasını versin” diyor.
Bakan, saydığı partilerin liderleriyle, terör örgütleri arasında
bağlantılı olduğuna ilişkin bir “sözleşme”ye sahipse bunu önce
Cumhuriyet Savcılığı’na iletmeli. Biliyor da iletmiyorsa bu da
suçtur. Yoksa, eleştireninin gözaltına alınması ülkemizdeki
demokrasiyi tartışmalı hale getirir. Bakanın da buna hakkı
olmamalı.
Terörle mücadelede, güvenlik güçlerimizin yanında olan ve başarılı
olduğu diğer partiler tarafından da kabul edilen Soylu’nun, üslubu
seçime kadar değişmeyecek gibi gözüküyor.
Aynı iktidar döneminde Genelkurmay Başkanlığı’nın ısrarına
rağmen terör örgütüne dönük operasyon yapılmasına izin verilmediği
günler yaşadık. Bunun sonucunda ne oldu? Teröristler ilçelere,
illere yerleşti. “Kurtarılmış bölgeler” yaratmaya çalıştı. Sonra,
bunlarla mücadeleye karar verildi. Silahlanan, barikatlar
kuran,hendekler açan, binadan binaya yer altı geçitleri kuran
teröristleri temizlemek kolay olmadı.
Günümüzde terör örgütüne katılım neredeyse sıfırlandı,
topraklarımızda 700 civarında terörist kaldı. Bu mücadelede 2016
yılında 723 şehidimiz, 2017 yılında 274 şehidimiz, 2018 yılında
220, bu yılın ilk 2.5 ayında ise 20 şehidimiz oldu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İran’la, PKK’ya karşı ortak
operasyon düzenleneceğini açıklamıştı. 10 Mart’ta bu köşenin
okurlarına, İran’la böyle bir operasyonun mümkün olmadığını
gerekçeleriyle belirtmiştim. Emekli Korgeneral Altay Tokat’ın,
“İran’la ortak operasyon yapılacağı yolundaki açıklamanın amacı,
seçim öncesinde kamuoyunu lehlerinde etkilemektir” görüşüne de yer
vermiştim.
İRAN DOĞRULAMADI
PKK’nın İran’daki kolunun adı PJAK idi. PKK, daha sonra bu
birimini lağvetti. Dolayısıyla İran ile PKK arasında önemli
bir sorun kalmadı. İran’ın asker göndererek destek verdiği Esad
Rejimi ile PKK yani PYD/YPG anlaşma sürecinde. Bu yakınlaşmanın
bize karşı yapıldığını değerlendirenler de var. 10 Mart’taki yazımı
şöyle sonlandırmıştım:
“İran’la PKK’ya yönelik bir askeri harekatın gerçekleşmesi kuşkusuz
örgüte önemli bir darbe olur. Ama İçişleri Bakanı’nın açıkladığı
PKK’ya karşı İran’la ortak operasyon yapılması gerçekleşir mi onu
da bekleyelim, görelim.”