Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) dayandırılarak 112 bin 119
kamu görevlisi ihraç edildi. Bunlardan bin 722’si siyasi kararla,
bazıları ise gerçekten büyük hata yapıldığı fark edildiği için
mesleklerine iade edildi. 180 gün önce “Mesleğimi istiyorum” deyip
açlık grevine başlayan, tutuklandıktan sonra da bunu cezaevinde
sürdüren akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’yla
açlık grevi, ölüm oruçları, ülkemiz ve dünya gündemine girdi.
Açlık grevi, protesto, sesini duyurma, siyasi tavır ve direniş
yöntemidir. Tuz, şeker, su ve vitamin dışında besin almayarak aç
kalınıyor. 1996 yılında ülkemizde 12 kişi açlık grevleri sonucu
hayatını kaybetti. 20 Ekim 2000’de cezaevlerinde başlayan yaygın
açlık grevleri, 20 Kasım’da “ölüm orucu”na dönüştürüldü. 20 Aralık
2000’de ölüm oruçlarına müdahale edildi. Serbest bırakılanlarla
birlikte 112 gencimiz vefat etti. O dönem B-1 vitamini
kullanılmadığı için 25 yaşındaki kişi bir ay sonra beyin sendromu
sonucu 3 yaşındaki çocuk gibi oluyordu. Açlık grevleri ve ölüm
oruçları böylesine dramatik eylemlerdir.
ÖRGÜTSEL DEĞİL BİREYSEL
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın silahlı sol terör örgütüyle
bağlantılı olduğu, açlık grevlerine başlayınca gündeme getirildi.
Ne olursa olsun, yaşam hakkı, insanın olmazsa olmaz hakkıdır.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) çeşitli kararlarında,
açlık grevi yapanlara müdahale edilebileceğini kabul etmiş.
Ceza ve Tevkifevleri eski Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, Adalet,
İçişleri ve Sağlık bakanlıkları arasında imzalanan, açlık grevi ve
ölüm oruçlarına rıza olmadan müdahale olanağı veren Ceza İnfaz
Kurumları Protokolü’nün iptali istemiyle Türk Tabipler Birliği
tarafından açılan davanın Danıştay tarafından reddedildiğini
hatırlatıyor. Yüksek Sağlık Şurası da 20-21 Aralık 2000 tarihinde
ölüm oruçlarıyla ilgili olarak aldığı 214 sayılı kararında da, “…bu
eylemlerin kişilerin ruhsal ve bedensel sağlığında gerek geri
dönüşsüz, gerekse ölümcül zararlar vermeye başladığı andan itibaren
müdahale edilmesi gerektiğine, kişinin yaşamını tehdit ettiği andan
itibaren müdahale etmeyen hekimin de, meslek etiğine uygun
davranmamış olacağını” belirtiyor.