Yurt genelinde PKK, IŞİD, DHKP-C operasyonları yapılıyor. Bin
100 kişi gözaltına alındı. Daha bitmedi alınmaya da devam ediyor.
Başbakan, “Türkiye, bir hafta öncesinin Türkiye’si değil” diyor. Bu
kadar kişiyi gözaltına almakla acaba neyi hallettiler belli
değil.
Savcılık bir operasyon talimatı verdiyse bunlarla ilgili Emniyet’in
belki de aylarca süren bir çalışma yapmış olması gerekir. Biliyoruz
ki kişi eğer tutuklanırsa “Bir şeyi var ki tutuklandı” diye
düşünülür, onun mutlaka suçlu olduğu kanısına varılır.
“TUTUKLAYIN” BASKISI
Gözaltına alınan üç ayrı örgüte mensup olanların tutuklanmaması
durumunda “Operasyonlar boş çıktı” değerlendirmesi yapılacak.
Bakıyorsunuz, IŞİD’in sözde “İstanbul emiri” diye birileri
tutuklanıyor. Ya da yıllardır kimliği, kişiliği, ne yaptığı, örgüt
bağlantısı çok iyi bilinen Halis Bayancuk tutuklanıyor. Peki, bu
kişilere, 32 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan canlı bomba
eyleminden önce niçin dokunulmuyordu? Kimin koruması, kollaması
altındaydı?
Hakim ve savcıların soruşturulmasından atama ve yer
değiştirmelerine kadar yetkili olan Hakim ve Savcılar Yüksek
Kurulu’nun (HSYK) bu operasyonları yakından izlediği, şüphelileri
tutuklamayan hakimlerin sıkıntı yaşayabileceği konuşuluyor.
İnanılır gibi değil. Ama geçmişte de “Balyoz” şüphelilerinin
serbest bırakılması kararı vermesi beklenen hakime, “Ankara’nın
talimatı var. Bırakan sonucuna katlanır. Serbest bırakma kararı
verdiğinde dışarıda bekleyen darbe karşıtları tarafından linç
edileceksin” denildiğini, bu olayı yaşayan hakimden
dinlemiştim.
Bağımsız ve tarafsız yargının, hükümete karşı diye insanları
tutuklama gibi bir görevi yok. Suç kanıtları kişinin tutuklanmasını
gerektiriyorsa hakim zaten yasalara göre, vicdanına göre kararını
verir. Yargı mensupları üzerinde “HSYK bu operasyonları yakından
izliyor” denilmesi de yargıyı etkilemeye dönük bir adımdır.