Mehmet Ali Çelebi'ye tepkileri ilk günden itibaren anlamaya
çalışıyorum.
Tepki dediğim lafın gelişi, bildiğiniz linç!
Kin ve nefretle dolu hakaretler gırla gitti. En aklı başında
olanları bile "Taş yok mu taş!" coşkusuyla saldırıya geçti. Biraz
romantik olanları da "Bundan sonra yansın, yıkılsın dünya!" yollu
arabeske bağladı.
Hülasa, muhalif güruhun adeta kıyametleri koptu.
Peki ne yaptı Mehmet Ali Çelebi de muhalif güruhun bu denli
nefretini kazandı.
Pişirdikleri aşı mı devirdi, ne etti?
Anlaşılan o ki hem Alevi, hem Ergenekon mağduru, hem eski asker,
hem de eski CHP'li kimliğiyle AK Parti'ye geçmesi bunlarda felaket
"kanama" yapmış. Yani psikolojik yırtılmaya, ağır bir travmaya
neden olmuş!
Demek ki...
Mehmet Ali Çelebi'nin söz konusu kimliğiyle AK Parti'ye geçmesi,
bunların aynı kimlik değerleri üzerinden sosyolojilerini konsolide
etme faaliyetlerine ve oluşturmaya çalıştıkları illüzyona tahmin
ettiğimizden öte zarar vermiş.
Bu akıl almaz hıncın başka bir izahı yok!
Mehmet Ali Çelebi şayet "FETÖ'cü askerler serbest bırakılsın"
deseydi, bu denli linçe maruz kalmazdı.
Hatta "demokrat" bile ilan edilebilirdi.
Zira, Millet İttifakı'nı destekleyen muhalif güruhun
birleşenleri içinde FETÖ de var. Boşuna mı muhalefeti o
kadar destekliyorlar.
Şayet Mehmet Ali Çelebi HDP'ye katılsaydı, linçe uğramak şöyle
dursun, Sözcü yazarçizerleri bile alkışlardı.
Dahasını söyleyeyim; Kandil'e çıksaydı bile bu kadar korkunç
ve sistematik linçe maruz kalmazdı.
Mustafa Kemal mezarından kalkıp gelse, "Bağımsızlık benim
karakterimdir" diyerek Cumhur İttifakı'na katılsa, bunlar onu da
linç etmezlerse ben bir şey bilmiyorum!
Mehmet Ali Çelebi'nin Millet İttifakı'na neden karşı
çıktığını yayımladığı manifesto çapındaki bildirisindeki
argümanlara verdikleri tek bir cevap yok!
Tek başına bu bile nevrotik tepki gösterdiklerini kanıtlar.
Şu hale bakın: "Söyletmen vurun!" dercesine bindirilmiş kıtalar
halinde abanan da bunlar, kutuplaşmadan şekvacı olanlar da!
Çok sıkıştılar mı da "düne" kaçıyorlar!..
Madem öyle, dün Davutoğlu AK Parti Genel
Başkanı, Babacan da AK Parti bakanıydı. Abdullah
Gül'ü de "Kardeşim Gül" diyerek Erdoğan cumhurbaşkanı
yapmıştı. Biraz daha düne giderseniz, Karamollaoğlu ile
Erdoğan aynı parti (Refah Partisi) çatısı altında siyaset
yapmıştı...
Kaldı ki, dün dünde kaldı cancağızların, bugün nerde durduğun
önemlidir.
Mehmet Ali Çelebi'ye Ergenekon mağduru olduğunu
hatırlatıyorsunuz. Sayenizde öğrenmiş oluyor adamcağız. Ama o da
size, "Beni mağdur edenlerle kol kola giren, hatta iç içe geçen
Millet İttifakı'yla işim olmaz!.." demeye getiriyor neden anlamak
istemiyorsunuz?